Üniversite sınavının tamamlanması ile birlikte üniversiteli adaylarının üzerinden büyük bir yük kalktığını hepimiz biliyoruz. Aslında bu yük, kısa bir aranın ardından daha büyük bir stres şeklinde geri dönüyor: Üniversite bölüm tercihi.
Üniversite bölüm tercihi yapmak,kişisel hedeflere ve şehir değişikliklerine göre oldukça stresli olabilen bir durum. Sonuçta seçtiğiniz üniversite ileride hangi mesleği yapacağınızı ve ilerideki bağlantılarınızın temellerini oluşturuyor. Bu durumun da öğrenciler üzerinde stres yaratıyor olması gayet normal. Peki bölüm nasıl seçeceğiz? Gelin bu konuda biraz sohbet edip stresimizi dağıtmaya bakalım. Bu yazıyı sık sık üniversite tercihlerine yardımcı olması istenen bir araştırma görevlisi olarak kaleme alıyorum, yani konunun tam göbeğindeyim diyebiliriz.
Rehberlik hizmetlerine giriş 101 olarak, rehber öğretmenlerin ilk öğrendiği ve ilk söylediği şey, tercih yaparken sıralamaya göre hareket etmenin puana göre hareket etmekten daha doğru olduğudur. İşini iyi yapan başımızın tacı danışmanlara lafım yok ancak öğrencilerin büyük kısmına verilen tavsiyeler arasında bundan öteye giden, mantıklı tavsiyeler de çok yok.
İlk olarak yapacağımız şey tabii ki girebileceğimiz bir bölüm yazmak, bölümün hangi sıralama ile öğrenci aldığına da dikkat etmek gerekiyor. Böylece çok değerli olan tercih haklarımızı ziyan etmemiş oluyoruz. Ayrıca bazı özel üniversiteler, daha üst sıradan okullarını tercih eden öğrencilere daha fazla burs imkanı veriyor, bu imkanları değerlendirmeyi düşünüyorsanız hayali tercihler yapmayın.
Ben kendi tercihlerimde en başa Boğaziçi falan yazmıştım ancak bizim dönemimizde körlemesine tercih yapıyorduk, sonrasında ne gelirse bahtımıza oluyordu. (Ufak bir farkla kaçırdım) Neyse ki o saçma sisteme bir son verdiler, kendi yolunuzu kendiniz çizme şansınız daha yüksek artık.
E okusun evladım baban tıp, sen ne istiyorsun? Tercih döneminde, özellikle 17-18-19 yaşında insanlara baskı kurmaya çalışan çok insan oluyor. Aile, öğretmenler, arkadaşlar hatta tanıdıklar… Bunların büyük kısmı "X oku, o işte iyi para varmış" mantığından ötede tavsiye vermiyor. Sonra tıp fakültesine girmeye çalışan ama kan görünce bayılan insanlar ortaya çıkıyor, hem de inanılmaz sayıda... Ayrıca 5 yıl sonra o iş aynı parayı kazandırmıyor olabilir.
Yetenek Envanteri ya da Mizaç ve Karakter Envanteri adı verilen bir değerlendirme testi bulunuyor. Açın testi, herkesten uzak bir yere gidin, kendinize dürüst olarak testi doldurun. Testin sonuçları, hangi alanlarda daha başarılı olabileceğinize dair size bir ipucu verecektir.
Yani çok istiyorsanız gidin ama özel yetenek sınavı ile alan bir bölüm olduğunu ben gene de hatırlatmış olayım. Kaldı ki kendinizi bir ressam ya da fotoğrafçı olarak hayal etmiyor da olabilirsiniz. Zaten bu testler de Harry Potter’daki şapka değil, kafanıza koyduğunuzda "Hmm Dokuz Eylül Üniversitesi Ekonometri" falan demiyor. Örneğin endüstriyel tasarım size daha uygun bir bölüm olabilir. (Solaklara göre süslü kupalar tasarlarsanız haber edin.)
Buradaki bir diğer nokta da ne yazık ki ailelerin ekonomik gücü. Evet, zor şartlar altında okuyup çok başarılı olan öğrenciler de var ancak sayıları oldukça az. Tek kriteriniz bu olmasın ama dürüst olmak gerekirse akşam ne yiyeceğini düşünmek zorunda kalan öğrenci için okumak çok da ilgi çekici olmuyor.
Bazı okulların iyi olduğunu hepimiz biliyoruz. Bazı okulların da o kadar da parlak olmadığını söyleyenlere sık sık şahit oluyoruz. İyi veya kötü duyduğunuz okullardaki öğrencilerle, okulların eski mezunlarıyla iletişime geçin, onlardan bilgi alın. Her şey dışarıdan görüldüğü kadar iyi ya da kötü olmayabilir.
Bu noktada uzak durmanız gereken nokta ise hayatınızda ilk defa adını duyduğunuz üniversiteler ve bölümler olmalı. Bazen sırf o bölümler ya da okullar dolsun diye öğrencilerin aklını çelenler oluyor.
Yazı dizimizin bir sonraki bölümünde üniversite tercihinde üniversite hayatından beklentilerinizin önemine değineceğiz. Öncesinde sormak istediklerinizi yorumlarda yazın, bir sonraki bölümde onlara da cevap vermeye çalışalım. Hepinize geçmiş olsun.
Yorumlar (0)