Bu teknik detaylardan biri, sesin dijital dünyada nasıl yeniden üretildiğini belirleyen kilohertz (kHz). Müzik dinleme deneyimimizi etkileyen kHz farkları, gerçekten de ciddi bir etkiye sahip mi?
Kısa cevap: Evet. Bu teknik detaylar, müziği algılamamızda büyük bir fark yaratıyor. Uzun cevabı gelin birlikte bulalım.
Örnekleme hızı, bir sesin dijital olarak ne kadar sıklıkla örneklendiğini ifade ediyor. Mesela CD kalitesindeki bir ses kaydı genellikle 44.1 kHz’de yapılıyor. Yani saniyede 44,100 örnek alınması demek. Daha yüksek kHz değerleri de anlayacağınız üzere daha geniş bir frekans aralığı sunuyor. Bu da sesin, daha geniş ve daha net bir şekilde kaydedilmesi anlamına geliyor.
Muhakkak insan kulağının genellikle 20 kHz’in ötesindeki frekansları işitemediğini duymuşsunuzdur. Dolayısıyla çok yüksek kHz değerleri, herkes için belli bir fark yaratmayabiliyor.
Özellikle tiz frekansta bulunan detaylar ve ince ses ayrıntıları, daha belirgin hâle gelebiliyor. Mesela 24 bit/96 kHz bir kaydı, 24 bit/44.1 kHz kayıtla kıyaslarsak, daha geniş bir frekans aralığı ve daha fazla ayrıntı sunduğunu söyleyebiliriz. İşte bu durum, bilhassa şarkılarda seslerin daha canlı ve temiz bir şekilde algılanmasına olanak sağlıyor.
kHz değeri yükseldikçe ses alanı da genişliyor. Bu ise müziğin, daha geniş, üç boyutlu alanda deneyimlenmesine yardımcı olması demek. Dinleyici, seslerin daha geniş bir yelpazede yer aldığını ve daha doğal bir şekilde yayıldığını böyle bir ortamda hissedebilir.
Yüksek boyutlu ve çözünürlüklü ses dosyaları, daha fazla veri içerdiğinden daha fazla depolama alanı gerektiriyor.
Yani basit bir ifadeyle kHz değeri, dinleme deneyimimiz üzerinde bizim zannettiğimizden çok daha büyük bir etkiye sahip. Aralarındaki bu farklar ise genelde yüksek kaliteli ses sistemlerinde ve dikkatli dinleme koşullarında belirgin bir hâle geliyor.
Normal dinleme koşullarında müziklerin kHz değerlerinin farkını elbette fark edemeyiz. Yukarıda yer alan videoyu izlediğinizde ne demek istediğimizi daha iyi anlayacaksınız.
Yorumlar (0)