Empire State binası, New York’un sembolü hâline gelmeyi başarmış ikonik bir yapı.
Peki, nasıl oldu da bu devasa yapı, 1930’lu yıllarda beklenen bütçenin çok altında ve sadece 13 ay gibi kısa bir sürede tamamlanabildi dersiniz?
1929’daki Büyük Buhran, işsizlik oranlarını arttırmıştı ve binlerce insan iş bulmakta zorlanıyordu.
Bu durum, inşaat için ucuz ve bol iş gücü bulmanın mümkün olduğu anlamına geliyordu.
Artan işsizlik sebebiyle işçiler, daha düşük ücretlerle çalışmaya razı oldular ve bu da inşaat maliyetlerini ciddi oranda düşürdü.
Dahası, kriz nedeniyle inşaat malzemelerinin fiyatları da oldukça düşmüştü.
Bu da yine proje maliyetlerini azaltan bir diğer önemli faktördü.
İnşaat başlamadan önce mimarlar, binanın modüler bir sistemle hızlıca monte edilmesini sağlayacak şekilde her şeyi en ince ayrıntısına kadar planlamışlardı.
Çelik yapı elemanları fabrikalarda kesilip şantiyeye hazır hâlde getirilmiş ve böylece montaj süresi minimuma indirilmişti.
İşçilerin koordinasyonu ise âdeta bir orkestra gibi kusursuzdu.
Belirli görevler ve vardiyalar sayesinde işler kesintisiz bir şekilde ilerlemişti.
Projenin arkasındaki iki önemli isim, eski New York Valisi Al Smith ve iş insanı John J. Raskob, Empire State Binası’nın hızlı tamamlanması için büyük bir strateji geliştirmişti.
İnşaat kodlarında yapılan değişiklikler, maliyetleri ve süreyi daha da düşürmeye yardımcı oluyordu.
Örneğin, Smith çelik taşıma kapasitesinin artırılması ve daha hızlı asansörlerin kullanılması için gerekli izinleri alarak projeyi hızlandırmış ve maliyetlerin düşmesini sağlamıştı.
Sonuç olarak Empire State Binası, ekonomik kriz döneminde elde edilen avantajlar, üstün mühendislik, akıllı planlama ve iyi yönetim gibi faktörlerin etkisiyle 1931 yılında sadece 13 ay gibi kısa bir sürede tamamlanarak beklenen bütçenin çok altında bir maliyetle hayata geçti.
Yorumlar (0)