2012’nin sonlarında meydana gelen bu olayda, aslında iki kişiydiler fakat Jose’nin arkadaşı bir süre sonra yaşam şartlarına dayanamayıp hayatını kaybetmişti ve takım arkadaşını yalnız bırakmıştı.
Peki nasıl oldu da Jose Alvarenga hiçliğin ortasında 1 yıldan uzun süreyi 7 metrelik bir kayıkta geçirip hayatta kalmayı başardı? Anlattığı hikâye gerçek miydi? Uzmanlar bu konuda neler söylüyor?
Meksika’nın Costa Azul balıkçı köyünde rekabet çok yüksekti ve Alvarenga, etkileyici bir av tutmayı kafasına koymuştu. Arkadaşı ve işvereni olan Villermino Rodriguez için çalışan başka bir balıkçı ile yola çıkacaktı fakat o kişi son dakikada geri adım atmıştı.
Alvarenga, bu durumu çok önemsememişti ve işvereninin şirketinden Ezequiel Cordoba adında başka genç bir balıkçı seçti. Alvarenga, Cordoba ile daha önce hiç çalışmamış ve hatta onunla konuşmamış olmasına rağmen, deneyimsiz genç adamı yolculuğuna uygun gördü.
17 Kasım 2012 tarihinde ikili, küçük bir motora sahip 7 metrelik bir kayıkla yola çıktı. Gemide çeşitli balık tutma araçları, taşınabilir bir elektronik radyo ve balığı tutmak için büyük bir buz kutusu vardı.
Yolculuk, Alvarenga’nın umduğu kadar güzel geçiyor gibi görünüyordu çünkü çok geçmeden buz kutularının neredeyse tamamını dolduracak kadar balık tutmuşlardı.
Yolculuklarının bitmesine birkaç saat kala, beş gün sürecek bir fırtına çıktı. Alvarenga ve Cordoba, tekneyi kıyıya geri döndürmeye çalıştılar ancak bu fırtına ve yağmurda kıyının nerede olduğunu görmek imkansızdı.
Tekneleri de balıklar tarafından ağırlaşmıştı ve manevra yapabilmek için avlarını denize boşaltmak zorunda kalmışlardı. Bir süre, yağmur suları ve yanlarında getirdikleri az miktarda yemekle hayatta kalabildiler.
Motorları kullanılamaz hâle gelmişti, olta takımları kaybolmuştu ve elektronik cihazları hasar görmüştü. Yalnızca birkaç temel malzeme ile okyanusun ortasında mahsur kalmışlardı.
Jose Alvarenga; çıplak elleriyle balık, kaplumbağa, denizanası ve deniz kuşu yakalayabilmişti. Bir süre bu şekilde idare etseler de günler haftalara, haftalar aylara dönüşmüştü ve her şey, gittikçe zorlaşıyordu.
Alvarenga, Ay’ın evrelerini takip ederek kendini meşgul etmeyi ve zamanı saptamayı başarıyordu. Suda büyümüş ve hayatının çoğunu denizde geçirmiş biri olarak, deniz ürünleriyle beslenmeye, Güneş’e ve sert tuzlu havaya alışıktı. Ancak Ezequiel Cordoba için durum farklıydı.
Cordoba; çiğ balık, kuş ve kaplumbağa yemekten hastalanmaya başlamıştı. Hastalandıktan kısa bir süre sonra yemek yemeyi bıraktı ve sonunda açlıktan öldü. Ezequiel Cordoba’nın ölümünden sonra yalnız kalan Alvarenga, intiharı düşünmeye başladı fakat bunu hiçbir zaman yapmadı.
Küçük hırpalanmış kayığı güneye, yolculuğuna çıktığı yerden yaklaşık 9.000 kilometre uzakta, Marshall Adaları’nın ücra bir köşesine sürüklenmişti.
Kıyıya geldikten sonra küçük bir sahil evinin kapısını çaldı. Adamın söylediklerine inanamayan çift, durumu hemen yetkililere bildirdi. Alvarenga’nın 11 ay önce öldüğünü düşünen polis, hikâye karşısında şoke oldu.
Herkes, küçük teknedeki iki balıkçının çoktan öldüğünü düşünmüştü. Ebeveynleri, küçük kızı ve patronu; adamın dönüşüne çok sevinmişlerdi. Patronu, Alvarenga için bir arama ekibi göndermişti ancak fırtına yüzünden bulamamışlardı.
Alvarenga, denizde bir yıldan fazla geçiremeyecek kadar sağlıklı görünüyordu. Zayıflamıştı, saçları ve sakalı çok uzamıştı ve cildi yıpranmıştı ancak kesinlikle yemek yemeden veya tatlı su içmeden bu kadar süre kalmak onu çok daha kadar zayıf düşürürdü. Doktorlar en azından iskorbüt hastası (yediği balıklar nedeniyle ortaya çıkması olası bir hastalık) olması gerektiğini iddia ettiler.
Ayrıca, birkaç denizcilik uzmanı, Marshall Adaları’nın noktasına ulaşmak için özellikle düz bir hat üzerinde yelken açmak zorunda kalacağına, bunun hiçbir yönlendirme mekanizması veya navigasyon sistemi olmadan neredeyse imkansız olacağını söylemişti.
Fakat bu rota tutarsızlığı, Hawaii Üniversitesinde yapılan bir araştırmada, okyanus akıntılarının onu doğrudan indiği adaya yönlendireceğini kanıtladığında ortadan kalktı.
Adamın anlatığı hikâye, hâlâ tam olarak yalan veya doğru şeklinde kanıtlanmış değil. Eğer dediği doğru değilse, o kadar uzun süre neden evden uzakta yaşamıştı? Eğer doğruysa, bir mucize niteliği taşıyordu.
Yorumlar (0)