Her dönemin, kendi benzersiz modasını yansıttığı bir gerçek. Örneğin bazı dönemlerin parıl parıl renklerle dolup taştığını görürken bazı dönemlerde daha minimal trendlerin hâkim olduğunu görebiliyoruz.
Bazı trendler küçük bir çoğunluk tarafından benimsenirken bazıları da büyük kitleleri peşinden sürüklemeyi başarıyor. Yani bazen, moda sahnesine öyle sıra dışı bir dokunuş geliyor ki herkesi ve her şeyi âdeta bir çılgınlık dalgası yaratmışçasına peşinde sürüklüyor.
İşte o unutulmaz trendlerden biri, 80’lerin sonu ile 2000’lerin başını birleştiren dönemde görüldü. “Clear craze”, yani "şeffaf çılgınlığı" ya da “şeffaf modası” olarak anılan bu dönemde şeffaf şeyler bir virüs gibi her yere yayılmaya başlamıştı.
Modern televizyonun atası TRK-12 Phantom Teleceiver adı verilen bir çeşit televizyon alıcısı, tamamen transparan bir tasarıma sahipti. Aslında şeffaf tasarıma sahip olmasının temel sebebi bir pazarlama stratejisiydi.
Şeffaf tasarımıyla, yeni ve pahalı bir teknoloji olmasının yanı sıra barındırdığı teknoloji ve tasarımdaki karmaşıklığı göstermeyi amaçlıyordu. Bu sayede tüketiciler bu ürünün o döneme göre neden bu kadar pahalı olduğunu anlayabilecekti.
Pontiac Ghost Car olarak bilinen bu hayalet araba, General Motors’un şeffaflık akımına teslim oluşunun göstergesiydi.
Tamamen transparan olan bu araba, benzer bir şekilde karmaşık teknolojisinin daha iyi anlaşılmasını umuyordu.
Üretim ve harcamalar savaş için yapılmaya başlandı ve bu sebeple şeffaflık modası 50 yıllık bir beklemeye girdi.
İnsanların neon ışıkların altında çılgınca dans ettiği ve parıltılı kıyafetlerin arasında kaybolduğu o renkli günlerde şeffaflık bir anda moda olmaya başladı.
O yıllarda şeffaf şeyler o kadar modaydı ki insanlar için şeffaflık bir modadan ziyade âdeta bir takıntı hâline gelmişti.
Aksesuarlardan ev eşyalarına, gıdalardan kişisel bakım ürünlerine kadar birçok şeyde şeffaf modasının hakimiyeti görülüyordu.
Yani bu dönemde şeffaflık sadece giyimde değil, günlük hayatta da bir moda hâline gelmişti. Şeffaf masa ve sandalyeler gibi ev aksesuarları, hatta içeceklerin ve yiyeceklerin şeffaf versiyonları üretilmeye başlanmıştı. Sanki her şeyin içi görünür olmalıydı!
Şeffaf telefonlar, şeffaf lambalar, şeffaf oyun konsolları ve daha birçok ürün şeffaflık çılgınlığına teslim oldu.
Tüketiciler, şeffaflık ve neon renklerin hâkim olduğu retro bir dünyanın içine çekilmişti.
Örneğin, Coca-Cola Clear ya da Crystal Pepsi gibi renksiz içecekler tüketicilere sağlıklı, doğal ve katkısız bir alternatif sunma çabasıydı.
Her ne kadar ürün içerikleri daha sağlıklı bir hâl almamış olsa da şeffaflık, berraklığı ve saf bir yaşam tarzını çağrıştırıyordu; dolayısıyla bu şekilde pazarlanıyordu.
Bu sebeple ya ürünler şeffaflaştı ya da tasarımcılar ürünlerini şeffaf ambalajlarla süsleyerek tüketicilere bu şeffaf dünyanın kapılarını açmaya çalıştı.
Evet günümüzde şeffaflık modası 90’larda olduğu gibi popüler değil ama bazı markaların sanki yavaş yavaş bu akıma tekrardan yöneldiği dikkat çekiyor.
Örneğin, son zamanlarda Beats ve Sony PlayStation gibi büyük markaların şeffaf tasarımlı ürünler üreterek bu nostaljik trende bir göz kırptığını görüyoruz. Büyük markaların şeffaflık modasına adım atması daha küçük markaların da bu trende çekilmesine sebep oluyor.
Ne dersiniz, gelecekte bir şeffaflık çılgınlığı daha yaşar mıyız?
Yorumlar (0)