Konuştukları dil farklı olsa da şarkı söylerken herkes, evrensel bir hâle bürünebiliyor. Kıbrıslı bir şarkıcı, gayet rahat bir şekilde Türkçe şarkı söyleyebiliyorken aynı durumu Türkçe konuşurken yapamıyor.
Aksanını bir kenara bırakıp şarkı söylemeleri, doğuştan gelen bir yetenek mi? Yoksa herkeste durum böyle mi işliyor dersiniz?
Aksan, bir dilin sesbilgisel (fonolojik) ve sesletimsel (artikülasyon) özelliklerinden kaynaklanıyor. Konuşurken kelimelerin nasıl vurgulandığı, sesli harflerin uzunluğu ve seslerin nasıl üretildiği aksan farkını belirliyor. Ancak şarkı söyleme sırasında sesli harflerin uzun süreli ve müzikal bir şekilde uzatılması gerekiyor.
Sesli harflerin uzatılması ve sabit bir nota ile söylenmesi, aksanın kaybolmasına neden olabiliyor. Çünkü aksanlar, genelde kısa sesli harflerde ve sessiz harflerin üretiminde daha belirgindir.
Beynin dil ile ilgili işleyişi ve müzikal işlemleme süreçleri farklı kortikal yolları kullanıyor. Beynin sol tarafı, konuşma ve dilin işlenmesinde baskındır. Müzik ise daha çok sağ tarafta işlenir ve özellikle ritim, melodi ve armoni gibi unsurlar burada değerlendirilir. Şarkı söylerken beyin müziğe odaklanır ve aksanla ilgili fonolojik farklar arka plana atar.
Tabii şarkı söylemek, zamanla otomatik bir davranış hâline geldiği için bazı kelime ve cümlelerin telaffuzu beyin tarafından öğrenilmiş oluyor.
Nefes kontrolü, diyaframın aktif olarak kullanılmasıyla sağlanıyor ve bu, sesin rezonansını artırıyor. Diyaframın kullanımı ve akciğerlerden gelen hava akışının kontrollü olması, konuşma sırasında kullanılan normal boğaz, ağız ve dil kaslarının farklı şekilde çalışmasını sağlıyor. Bu da sesin daha az yerel varyasyonla (aksan) üretilmesine neden oluyor.
Prosodi kavramı da burada öne çıkıyor. Bu kavram, bir dilin ritmik, tonlama ve vurgu özelliklerini ifade ediyor. Konuşmada prosodik yapılar, aksanın belirgin olmasına neden olur. Farklı bölgelerdeki insanlar kelimelere farklı vurgular yaparlar ve bu da aksanları oluşturur. Fakat şarkı söylerken dil, prosodik yapısını şarkının ritmik yapısına bırakıyor.
Gördüğünüz gibi aslında bu durum, beynimizle alakalı fizyolojik bir durum. Şimdi daha az şaşırtıcı geliyor, değil mi?
Yorumlar (0)