Ehliyet sınavının, hangi ülkeye giderseniz gidin uygulandığını görürsünüz. Peki tarihte de öyle miydi?
Üstelik bu sınavın geçmişini öğrenince “bu kişilere nasıl ehliyet veriliyormuş!” diye söylenebilirsiniz…
Toplumlar ise henüz bu yeni otomobillere hazır değildi. Yollarda hâlâ at arabaları, yayalar ve zaman zaman hayvan sürüleri oluyordu. Böylesi bir düzende ise motorlu taşıt kullanmak, potansiyel bir tehlike gibi görülüyordu.
Başlangıçta otomobil sürmek, bir yetkinliğe dayanmıyordu. Herkes bir otomobil satın alıp onu sürebiliyordu. Fakat yaşanan çok sayıda kaza, sürücülerin belirli kurallar dahilinde yola çıkmalarını gerektirdi.
Dünyada ilk kez motorlu taşıt sürücülerine resmi bir belge verilmesi, 1893’te Fransa’da başladı. Paris’in karmaşık trafiği, olası kazaları ve karışıklıklara sebep oluyordu. Hâl böyle olunca da sürücü belgesi olmayan kişilerin otomobil kullanması yasaklandı.
Araç kullanan her kişi “sertifika de capacité” adında bir yeterlilik belgesi almak zorundaydı. Bu belgeyi ise almanın koşulu, bugünkü gibi ne bir sınav ne de başka bir şeydi!
Aracı çalıştırıp durdurabiliyor olmak, teknik bilgilere hâkim olmak ve kamu güvenliğine zarar vermeyecek şekilde araç kullanmak, bu sertifika için yeterliydi.
Fransa’da ortaya çıkan, formalite bir uygulama gibi görülebilir. Asıl ehliyet sınavı, 1935’te İngiltere’de zorunlu hâle getirildi. Bu dönemde Birleşik Krallık’ta motorlu taşıtlar büyük ölçüde yaygınlaşmış, kent içi trafiğin karmaşıklığı ciddi bir sorun hâline gelmişti.
Trafik Yasası ile 1935’te de bu karar yürürlüğe girdi. Karara göre yazılı ve pratik sınavın ardından bir de görsel ve işitsel sağlık kontrolleri gerekiyordu.
ABD, Almanya, Hollanda, İtalya gibi ülkeler de benzer sistemleri kendilerine entegre ettiler. 1940’lara gelindiğinde birçok ülkede sınav artık zorunlu hâldeydi.
II. Dünya Savaşı sonrası dönemde ise otomobil üretimi büyük bir ivme kazanmışken trafik kazaları da aynı hızla artıyordu. Bu şartlar da hükûmetlerin şartları sıkılaştırmasına sebep oldu. Gel zaman git zaman, artık ehliyet sınavları, bugünkü hâlini aldı.
Artan kazalar, denetimsiz araç kullanımı için büyük bir tehdit oluşturuyordu. Özellikle her geçen gün gelişen teknoloji, modern araçları daha karmaşık bir hâle sokuyordu. Dolayısıyla bu durum, teknik bilgiyi kaçınılmaz kılıyordu. Tüm bu sebepler, ehliyet sınavının ortaya çıkmasına vesile oldu.
Bugün herkes, pek de kuralına uygun araç kullanmasa da yolların yalnızca arabalar için değil; insanlar için de olduğunu unutmayalım, kurallara uygun hareket edelim.
Yorumlar (0)