18. yüzyılda Osmanlı kaptan-ı deryalarının en önemlilerinden olan Cezayirli Gazi Hasan Paşa, denizcilik tarihimizin mihenk taşlarından birisi.
Osmanlı Devleti’nin tarihine geçen Amerika ile imzalanan Deniz Antlaşması, Hasan Paşa’nın unutulmamasında kuşkusuz en önemli olaydı. Peki bu nasıl gerçekleşti?
1713’te Tekirdağ’da dünyaya gelmiş olmasına rağmen denizlerdeki maceraları ona Cezayirli lakabını kazandırdı. Gençlik yıllarında ismi korsanlıkla anılan Paşa, kısa sürede Osmanlı donanmasının en önemli isimlerinden biri hâline geldi.
Heybetli görüntüsü herkesi korkutmaya yetiyordu, dışarıda görenler onu “kabadayı” olarak niteliyordu. Denizlere olan tutkusunu ise çocukluğundan beri devam ettirmişti. Öyle ki genç yaşında kendini asker ocağına sokmuştu.
Burada da yaptığı savaşlarla düşmanları yıldırmayı başardı. Kahramanlıkları, adını Osmanlı’nın denizcilik tarihine altın harflerle yazdırdı. Sultan III. Mustafa döneminde, denizcilik alanında devrim niteliğinde bir adım atıldı: "Mühendishane-i Bahri Hümayun" açıldı.
Denizcilikte eğitim alanında bir ilke imza atan bu mektepte, deniz mühendisliği, hendese ve coğrafya gibi alanlarda dersler veriliyordu. Tabii ki bu yeniliklerin arkasında ise Cezayirli Gazi Hasan Paşa’nın desteği vardı.
1783’te Amerika, denizlerde kendi bayrağını dalgalandırmaya başlamıştı. Ancak bu yeni başlayan maceraları, Osmanlı Devleti’nin sert tepkisiyle karşılaştı. Henüz 1785’te, Amerikan bayrağını taşıyan ilk gemi, Cezayir açıklarında Osmanlı gemileri tarafından ele geçirildi.
1794’te Amerika Kongresi, Osmanlı denizcilerine karşı koyacak, güçlü savaş gemilerinin inşası için büyük bir bütçe ayırmıştı. Fakat işler bekledikleri gibi gitmedi, Hasan Paşa 1795’te, Amerika’yı Osmanlı ile antlaşma imzalamaya ikna etti.
Bu anlaşmaya göre Amerika, Osmanlı’ya yıllık 12 bin altın (216 bin dolar) ödeyecekti; Osmanlı da esir aldıkları Amerikan denizcilerini serbest bırakacaktı. Bu hem Osmanlı tarihinde hem de dünya tarihinde bir dönüm noktasıydı. Bu noktaya ise devleti Cezayirli Gazi Hasan Paşa getirmişti.
“Aslanlı Paşa” lakabının serüveni ise daha ilginçtir. Gençliğinden beri yollarda olan Paşa’nın bir av sırasında yavru bir aslanı yakalayarak evcilleştirdiği söyleniyor. Aslanını yanından hiç ayırmayan Paşa’nın güçlü ve korkulu intibasının bir kaynağı da bu aslandı diyebiliriz.
"Bu belge dünyanın hâkimi, denizlerin ve karaların hükümdarı, kralların efendisi, sultanlar sultanı, imparatorlar imparatoru, Sultan Mustafa Han’ın oğlu Sultan Selim Han’ın dikkati nazarı altında imzalanmıştır. Allah, O’nun hükmünü daimî kılsın" şeklinde başlayan metnin tamamını incelemek için buraya tıklayabilirsiniz.
30 Mart 1790’da vefat eden Paşa, yaptırmış olduğu Bektaşî Tekkesi’ne defnedildi. Ölümü, Osmanlı donanmasını sarssa da bıraktığı miras, Türk Deniz Kuvvetleri’nin temelini oluşturdu. Geriye ise aslanıyla birlikte dikilen heykelleri kaldı…
Yorumlar (0)