Daha önce yapay zekânın, "Atatürk modern zamanlarda yaşasaydı nasıl görünürdü?" sorusuna cevap olan görseller ürettiğini görmüştük. Fakat bunu tabir yerindeyse ’önüne gelenin’ yapması ve tekrara binmesi, bir nevi etkileşim aracı olarak görülmesine ve tepki toplamasına sebep oldu. O kısımlara fazla girmeden sadece bu görsellere bakarak yapay zekânın son yıllarda büyük gelişme gösterdiğini görmek sevindirici diyebiliriz.
Bu gelişmenin sunduğu olanakları biz de değerlendirdik ve geçmişte yapay zekânın sınırlarını görmek adına birbirinden farklı içerikler hazırladık. Bu bağlamda Türkçe şarkı sözlerini, Webtekno ekibinin rüyalarını ve bağımsız Türk müzik gruplarının isimlerini yapay zekâya anlatmıştık. Şimdiki içeriğimizde Zinde Kültür sayfasının İstiklal Marşı’nı yapay zekâya anlatarak elde ettiği görsellere bakıyoruz.
Görsellerin Midjourney ile oluşturulduğunu belirtelim. Midjourney’de tek dil desteği İngilizce olduğu için de sözleri çevirip anlatmak gerekiyor. Son olarak da görsellerin ikişer satırın değil, tüm kıtanın anlatımıyla oluşturulduğunu ekleyelim. Yani her kıtada göreceğiniz 2 görsel, o tek kıtanın baştan sona anlatımıyla oluşturuldu.
Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak;
Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.
O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak;
O benimdir, o benim milletimindir ancak.
Çatma, kurban olayım çehreni ey nazlı hilâl!
Kahraman ırkıma bir gül… ne bu şiddet bu celâl?
Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helâl,
Hakkıdır, Hakk’a tapan, milletimin istiklâl.
Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım.
Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım!
Kükremiş sel gibiyim; bendimi çiğner, aşarım;
Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım.
Garb’ın âfâkını sarmışsa çelik zırhlı duvar;
Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var.
Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir îmânı boğar,
"Medeniyet!" dediğin tek dişi kalmış canavar?
Arkadaş! Yurduma alçakları uğratma sakın;
Siper et gövdeni, dursun bu hayâsızca akın.
Doğacaktır sana va’dettiği günler Hakk’ın…
Kim bilir, belki yarın… belki yarından da yakın.
Bastığın yerleri "toprak!" diyerek geçme, tanı!
Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı.
Sen şehîd oğlusun, incitme, yazıktır atanı;
Verme, dünyâları alsan da, bu cennet vatanı.
Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki fedâ?
Şühedâ fışkıracak, toprağı sıksan şühedâ!
Cânı, cânânı, bütün varımı alsın da Hudâ,
Etmesin tek vatanımdan beni dünyâda cüdâ.
Ruhumun senden, İlâhî, şudur ancak emeli:
Değmesin ma’bedimin göğsüne nâ-mahrem eli!
Bu ezanlar-ki şehâdetleri dînin temeli
Ebedî yurdumun üstünde benim inlemeli
O zaman vecd ile bin secde eder –varsa- taşım;
Her cerîhamdan, İlâhî, boşanıp kanlı yaşım,
Fışkırır rûh-i mücerred gibi yerden na’şım;
O zaman yükselerek Arş’a değer, belki başım.
Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilâl;
Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helâl.
Ebediyen sana yok, ırkıma yok izmihlâl:
Hakkıdır, hür yaşamış bayrağımın hürriyet;
Hakkıdır, Hakk’a tapan milletimin istiklâl!
Yorumlar (0)