Baba Vanga ismini ve sık sık ’Baba Vanga’nın bu sene için kehanetleri ortaya çıktı! İşte o kehanetler!’ gibi başlıklarla ısıtılıp ısıtılıp sunulan haberleri mutlaka görmüşsünüzdür.
Peki şunu hiç düşündünüz mü; bu kehanetlerin kaynağı neresi? Neden 1996’da hayatını kaybetmiş bir kadının söylediği iddia edilen şeyler ’yeni ortaya çıkmış gibi’ sürekli ve güvenilir bir kaynağa dayandırılmadan aktarılıyor? Meşhur Baba Vanga aslında kim, nasıl oluyor da sorgusuz güvenilen bir ’kahin’ olabiliyor?
Olması gerekenden iki ay erken doğmuş, hayata ölüm kalım mücadelesi ile başlamıştı. Neyse ki kurtulup büyümeyi başardı. Ancak daha bir çocukken annesini kaybetti. Bunlar yaşanırken, oldukça ilgi çekici bir olayla kör oldu. Babası bir İç Makedon Devrimci Örgütü üyesiydi, sonraları ise Bulgaristan ordusunda savaşa katılmıştı.
Anlatılanlara göre henüz çocukken iki kuzeniyle birlikte dolaşırlarken bir hortum Vanga’yı aldı ve oldukları yerden iki km öteye sürükledi. Onu bulduklarında gözleri toz toprak içindeydi. Enfeksiyon kaptı ve ailesinin yeterli durumu olmadığı için tedavi olamayan Vanga kör oldu.
Olayın yaşandığı iddia edilen tarihlerde bir hortum/fırtına kaydı bulunmadığı gibi, onu kapan hortumun diğer iki kuzenini nasıl kapmadığı, iki kilometre sürüklenip fırlatıldıktan sonra Vanga’nın nasıl yalnızca gözlerini kaybettiği gibi pek çok soru işareti de var…
Sonra Vanga körler okuluna gitti, eğitim aldı. Ancak bu yıllarda ’görülerine dair’ bazı ilk işaretler gelmeye başlamıştı. Köydeki genç kızların kimlerle evleneceğine dair tahminlerde bulunuyor, insanlara sağlıkları hakkında bilgiler veriyordu.
29 yaşına geldiğinde bir hastalık geçirdi. Doktorlar öleceğini söylediler ama ertesi gün kardeşi onu hiç hasta olmamış gibi aniden iyileşmiş halde buldu...
Savaş dönemi boyunca pek çok insan, Vanga’yı ziyaret ederek savaşa giden yakınlarının akıbetini sormaya başladı. Ölmüşler miydi? Geri dönecekler miydi? Bir mezarları var mıydı?
Vanga bu sorulara verdiği cevaplarla giderek ünlenmeye başladı. Ancak büyük bir dünya savaşı sırasında gelen insanların çoğuna ’öldü’ ya da ’sakat kaldı’ diyerek haklı çıkmanın çok da zor olmadığını tahmin edebiliriz sanırım…
Başlangıçta bir nevi ’büyücülük’ olarak nitelendirilen ve hoş karşılanmayan Baba Vanga’nın popülaritesi sonrası faaliyetlerine devam etmesine izin verildi. Vanga’nın ’görülerini’ paylaştığı evinin etrafında uzun kuyruklar, büyük kalabalıklar oluşmaya başladı.
Ardından devlet duruma el attı ve Vanga’yı belediyeye bağlayarak resmi devlet kahini ilan etti. Görüşmeye gelen kalabalığın oluşturduğu sorunları engellemek için polisler görevlendirildi.
Her gün en az 100 kişinin görüştüğü Vanga, haliyle bu görüşmelerden bolca para kazanmaya başladı. Para ise belediyeye aktarılıyordu.
Ona görünen ve at üstünde, ışıklar içinde bir adam olarak tasvir ettiği ulvi güç, Vanga’ya bir konum iletmiş; o bölgenin görülerini en güçlü göreceği yer olduğunu söylemiş. Vanga da yeşillikler içinde, insandan uzak, etrafı sulak alanlarla ve kaplıcalarla dolu bu bölgede bir ev yapılmasını söylemiş…
Eşiyle yaşadığı ve Petrich kasabasında bulunan evine yaklaşık 10 km mesafedeki bu konuma Vanga için özel bir ev yapıldı. Vanga, ziyaretçilerini bu evde kabul etmeye başladı.
Baba Vanga, kendisini inançlı bir Ortodoks Hristiyan olarak tanımlıyordu ancak Ortodoks kilise ile arası hiç iyi değildi. Hatta defalarca aforoz edilmesi gündeme geldi ancak halktan aldığı büyük destek sebebiyle kilise bunu hiç yapamadı.
İlerleyen yıllarda yorulan Vanga, dönem dönem manastıra kapanmak istedi. Ancak manastıra kabul talepleri arasının kötü olduğu kilise tarafından reddedildi. Böyle olunca yıllar içinde Vanga’nın evinin etrafına bir manastır ve kilise yapıldı.
Ortodoks kilisesi, Vanga’yı şeytanla ve kötü ruhlarla iş birliği yapan bir fırsatçı olarak değerlendiriyordu.
Halkın Vanga’ya büyük bir sevgi ile bağlı oluşu, Ortodoks kilisesi ile halk arasındaki bağları zayıflattı. Kimi kaynaklara göre bu durum, ateist komünist sistem için bir artı olarak görüldü. Herhangi bir dini öne çıkarmayan ’kendi kültürel peygamberlerini’ yaratan dönemin Bulgaristan’ı, bu süreçten para da kazanıyordu. Yani her şey yolundaydı…
Hikayenin başından itibaren fark ettiğiniz üzere Vanga’nın popülaritesi ilk anlardan itibaren Bulgaristan hükümetince kontrol altına alınıyor. Bulgaristan Komünist Partisi, Vanga’nın görüşeceği ünlü isimleri ve siyasi figürleri kendi kontrolüne almış durumda.
Görüşmelerde Vanga’ya hükümet tarafından görevlendirilmiş bir ’çevirmenin’ eşlik ettiği söyleniyor. Ziyaret edenler ise sıklıkla Rusya’nın önde gelen siyasi figürlerinin asistanları ve bazı kritik karakterler. Vanga bu isimleri genellikle kendisi davet ediyor ve sağlıklarıyla, yapmaları gereken işlerle ilgili bilgiler veriyor. ’’Sağlığın kötüye gidecek, siyaseti bırakmalısın…’’
Bu gibi sayısız konu başlığı ve Vanga’nın siyaset dünyasına böylesine entegre olmuş olması, haliyle pek çok soru doğurmuş. Sonradan yerleştiği ’özel evinde’ pek çok dinleme cihazının olduğu, KGB ve komünist hükümetin Vanga’yı kullanarak pek çok kirli siyasi oyun kurduğu bile iddia edilmiş…
Vanga’nın sürekli olarak ’Rusya’nın sonsuz güce ulaşacağına, asla yıkılmayacağına, dünya lideri olacağına’ ABD’nin ise yok olup gideceğine yönelik açıklamaları da hal böyle olunca ekstra dikkat çekiyor.
Dünyanın her yerinden gelen ziyaretçiler bugün bile hala Baba Vanga’nın müzeye çevrilen evlerini, manastır ve kilisenin olduğu dev tesisi gezebiliyor. Çoluk çocuklarına hediye olarak Vanga bebekleri bile alabiliyorlar…
Vanga, kehanetlerinde sürekli pek çok yere çekilebilecek ifadelere yer veriyor. Bu da söylediği şeylerin elbet tarihin bir noktasında bir olayla eşleşebilmesine neden oluyor.
Üstelik bu ifadelerin Vanga tarafından söylendiğine dair güvenilir bir kanıt bile yok. Çünkü onun kehanetlerine dair tek kaynak, etrafında bulunan yakınları. Kendisiyle görüşen gazetecilerle ise genelde kişisel konular hakkında konuşmayı tercih edilyor.
Baba Vanga;
Ancak gördüğünüz üzere bunların hiçbiri doğru değil. Vanga aynı zamanda Dünya’nın sonunun 7000 yılında geleceğini de söylemiş ama tabii bunun doğru olup olmayacağını görmek için yaklaşık 5000 senemiz var.
Vanga’yı ziyaret eden pek çok gazeteci, kahinin söylediklerinin doğru çıkmadığını, genellikle sorular sorup o sorulara aldığı cevaplara göre bazı tahminler yapmaya çalıştığını ancak büyük oranda başarısız olduğunu da söylüyor.
Fakat tabii ki insanlar bu açıklamalar yerine ’söyledikleri doğru çıktı’ diyenlere inanmayı tercih ediyor. Ayrıca yine hiçbir kaynakta Vanga’nın her sene için bir düzine kehanette bulunduğuna dair bir bilgi de yok. Söylediği birkaç şey, sürekli her sene yeniden yorumlanarak ’Baba Vanga’nın bu seneki kehanetleri’ diye yayılıyor...
Ancak insanların bu ’sözde kehanetlere’ neden inanma eğiliminde olduğuna ve hatta biraz uğraşarak kendi tutarlı kehanetlerinizi nasıl uydurabileceğinize yönelik pek çok çalışma mevcut...
Bu sebeple kaynağı bile belli olmayan bir dizi kehanete inanmaktansa, gerçekliği kanıtlanmış bilgilerle yola devam etmek en akıllıcası olur gibi görünüyor...
Yorumlar (0)