Ancak işler pek de düşündüğümüz gibi ilerlemiyor. Yani dünya üzerinde kontrol kulesi olmayan birçok havaalanı var.
Peki pilotlar, böyle bir durumda kontrolü nasıl sağlıyor?
Bu karar da ihtiyacın olup olmadığına göre şekilleniyor. Onun dışında Federal Havacılık İdaresi, bir kulenin gerekli olup olmadığını belirlemek için havaalanındaki uçak yoğunluğuna bakıyor.
Aslında bu, şehirlerin sokaklardaki trafiği izlemelerine benziyor. Nasıl ki trafik yoğunluğu arttığında işaret tabelalarının yerini trafik ışıkları alıyor, işte havaalanlarına da uçuş yoğunluğuna göre kule inşa ediliyor veya edilmiyor.
Öte yandan pilotlar da eğitimlerinde hem kuleli hem de kulesiz havaalanlarına kalkış ve iniş yapmaya yer veriyor. Çünkü onlar havaalanının durumu ne olursa olsun, trafiği yönetebilmeli ve uçağı en iyi şekilde kullanabilmeli.
Ayrıca bu kontrol kuleleri, 7 gün 24 saat açık olmayabiliyor. Örneğin New York, Seattle ve Atlanta bölgelerindeki havaalanlarında kuleler tam zamanlı olarak çalışıyor ancak dünyanın daha küçük ve daha az yoğun havaalanlarında, yarı zamanlı mesai yapılıyor.
Onlar, kontrolörden bilgi almak yerine bulundukları havaalanının operasyon talimatlarını takip ediyorlar. Yani uçağın iniş ve kalkışını yönlendiren bir kule olmasa da merkez kontrol veya terminal gibi bir uzak hava trafik kontrol merkezinden izin alınıyor.
Uçağın pilotu bu izinleri, telefon, telsiz veya yerel uçuş servis istasyonlarını kullanarak alıyor. Özetle her havaalanında kontrol kulesi olması şart değil. Bu kuleler, o havaalanının uçak ve hava yolu trafiğine bağlı olarak inşa ediliyor ve edilmiyor.
Yorumlar (0)