Aslına bakarsanız, bir çeşit “kimyasala” dayanan bu durum, her mantarda görülmüyor.
Zaten normal mantarlardan da çok farklı bir hissiyat veren bu türler, ürettikleri bir maddeden dolayı bu durum oluşuyor. Peki o madde ne?
Yalnızca büyümeleri için gerekli temel maddeleri değil, biyolojik işlevleri oldukça özel olan ikincil metabolitleri de sentezliyorlar. Bu ikincil metabolitler arasında, bazı türlerde psikolojik etkiler yaratabilen halüsinojenik bileşikler yer alıyor.
Psilosibin gibi maddelerin, yalnızca insanlar üzerinde etkili olduğunu düşünmeyin. Bunlar, mantarların kendilerini korumak ve çevrelerindeki organizmalarla etkileşimlerinde üstünlük sağlamak amacıyla da geliştirdikleri evrimsel bir stratejinin parçasıdır.
Birçok mantar türü, ekolojik baskılar karşısında hayatta kalmak için kimyasal savunma sistemleri geliştirmiştir. Mesela amanita muscaria (sinek mantarı) gibi türler, halüsinojenik ve toksik özelliklere sahip muscimol ve ibotenik asit adlı bileşikler üretiyor. Bu bileşikler, mantarın kendisini korumasını sağlayan kimyasal bir kalkan işlevi görmekte.
Böylece mantarlar, kendilerini yiyebilecek böcekler gibi potansiyel tehditlerden korunuyorlar. Halüsinojenik bileşiklerin etkisi, doğrudan öldürücü bir zehir gibi olmasa da canlıların sinir sistemini etkileyerek davranışlarını değiştiriyor.
Bu durum, mantarın doğal düşmanlarını etkileyerek beslenmelerini engelliyor ve böylece mantarın daha güvenli bir ortamda büyümesine olanak sağlamış oluyor. Kısaca, hayatta kalma mekanizması da diyebiliriz.
Araştırmalar, mantarların halüsinojenik bileşenleri üretme yeteneğinin, bazı türler arasında yatay gen transferi ile yayılabileceğini gösteriyor. Bu da evrimsel olarak bu bileşiklerin faydalı olduğu ve mantarların hayatta kalmasını artırdığı anlamına geliyor.
Birçok mantar türü, bitkilerle mikorizal ilişkiler kurarak besin alışverişi yapıyor. Halüsinojenik mantarlar da ağacın kökleriyle bu tür bir ilişki kuruyor. Mantar, psilosibin gibi bileşenlerle böcekleri uzak tutarken, bitkiye de dolaylı yoldan bir avantaj sağlıyor.
Mantarların halüsinojenik bileşenler üretmesinin arkasındaki evrimsel mekanizma, doğal seçilim tarafından şekilleniyor. Eğer bir özellik, organizmanın hayatta kalmasına katkı sağlıyorsa, bu özellik yayılabiliyor. Bu tür mantarlar da bu kimyasal bileşenleri üreterek daha az zarara uğramış olurken, daha fazla spor üreterek hayatta kalabiliyorlar.
Temelinde hayatta kalma stratejisi yatan bu durum, gördüğümüz gibi sadece "sihir" ile sınırlı kalmıyor.
Yorumlar (0)