Ancak hulahopu anlatmaktan ziyade bugün, bir zamanlar Türkiye’de bu eğlence aracının neden yasaklandığını konuşacağız.
Öyleyse çok bekletmeden cevabını verelim: 1959’larda hulahop, ülkemizde neden yasaklanmıştı?
Bir oyuncaktan fazlası olan hulahop, hem küresel bir eğlence çılgınlığı, hem de toplumsal dinamiklerin nasıl harekete geçebileceğinin simgesiydi. Hulahopun Türkiye’ye gelişi, bir oyuncak ithalinden çok daha fazla anlam ifade ediyordu.
Hulahop, ilk olarak 1958’de ABD’li oyuncak şirketi Wham-O tarafından piyasaya sürüldü. Şirketin kurucuları, Avustralya’da çocukların kullandığı çemberlerden esinlenerek bu oyuncağı “Hula-Hoop” adıyla tescil ettirdi.
Tanıtımının ardından tüm dünyada büyük bir yankı uyandıran bu çemberler, televizyon programlarından tutun da sirklere kadar her alanda gösterildi. 4 ayda sadece ABD’de 25 milyondan fazla satışa ulaşan hulahop, 1958’in aralığında da ülkemizde satışa sunuldu.
Kısa zaman içinde talepler artınca, yerli üretime de geçen çemberler, İstanbul’un her sokağında insanların bellerindeydi.
Bu renkli çemberler, bir oyuncaktan fazlası değilken yasaklanmıştı. Sebepleri ise birden fazlaydı. Bazı gazetelerde çıkan sansasyonel haberlerde, hulahop çevirmenin iç organlara zarar verdiği, özellikle kadınların üreme sağlığı üzerinde olumsuz etkileri olabileceği öne sürülmüştü. Diyafram yırtılması, bayılma ve hatta ölüm gibi vakalar kamuoyunu tedirgin etti. Bilimsel bir dayanağı olmasa da bu söylentiler, oyuncağa karşı mesafeli bir tutumun gelişmesine yol açtı.
Dönemin muhafazakâr çevreleri ise kadınların, bel hareketleriyle hulahop çevirmesini “uygunsuz” buldu. Çemberin vücut hareketlerine dikkat çekmesi, ahlaki yozlaşma endişeleriyle birleşince hulahop bir eğlence aracı olmaktan çıkıp toplumsal eleştirilerin hedefi hâline geldi.
Kalabalıkların toplanması, trafik aksaklıkları ve bazı şehirlerde yaşanan izdihamlar, belediyelerin harekete geçmesine neden oldu. İstanbul Valiliği, tüm bunların üstüne sokakta hulahop çevirmeyi yasakladı. İşler bununla da sınırlı kalmamıştı. İçişleri Bakanlığı, okullarda ve halka açık yerlerde hulahop kullanılmasını resmen yasaklamıştı. Sovyetler Birliği ve Japonya gibi ülkelerde de benzer bir durum söz konusuydu.
Türkiye’nin Batı’dan gelen bir yeniliğe karşı kapalı oluşu, birçok sebep kisvesi altında hâlâ hafızalarda yerini koruyor. Sağlık tehdidiyle başlayan bu yasaklama, sokakların meşgul edilmesiyle devam etti, sonucunda ise ahlaki yozlaşmanın baş aktörü olarak yerini aldı. Oysa yalnızca eğlence aracı olan bir çemberdi…
Yorumlar (0)