Bir dönem, gençlerin elinden düşmeyen bu “çalar gezerler”, âdeta döneminin kablosuz kulaklıklarıydı. Tek farkı ise kablolu olmasıydı.
Hepimizin hayatına ucundan da olsa dokunmuş olan efsane müzik çalar Walkman’ler, hayatımıza nasıl girdi de müzik dinleme alışkanlığımızı baştan yarattı?
O dönemler, taşınabilir müzik çalar, hayal gibi bir şeydi. Daha çok radyo ve kaset kültürü yaygındı. İnsanlar, kulaklıkla değil; daha kamusal alanlarda, taşınma özelliği olmadan bir şeyler dinleyebiliyordu. Daha sonra, döneminin Steve Jobs’u kabul edilen Akio Morita, Sony’nin kurucusuydu.
iPod yoktu, AirPods yoktu, kulaklık hiç yoktu. Sony, 1950’lerden sonra dev bir firma hâline geldi, global olarak adını tüm dünyaya duyuran bir markaydı. Artık kullanıcıların ihtiyaçlarına yönelik fikirler geliştirmek isteyen marka, radyolardan ziyade daha portatif ve taşınabilir aletler üzerine yoğunlaşmıştı.
Sony’nin başkanı olarak Ibuka, seyahat ederken müzik dinlemek istediği, bu ihtiyacına yönelik de artık yanında taşıyabileceği bir kasetçalara ihtiyacı olduğunu düşündüğü için böyle bir fikir geliştirmişti. Aslında bu fikri, tüm insanlığın müzik alışkanlığını da değiştirecekti.
O zamanlar TC-D5 model bir kasetçalar vardı. Bu, hem daha profesyonel bir kullanıma yönelikti, hem de çok meşakkatliydi. Ibuka, bu tasarımın daha portatif ve günlük kullanılabilir olması gerektiğini markaya iletti. Model, sadece sıradan bir kullanıcının ihtiyaçlarına yönelik şekilde yeniden tasarlandı.
Cihaza bir de kulaklık entegre ederek Başkan Ibuka’nın onayına sunuldu. Başkan, bu fikir karşısında oldukça etkilendi ve ürünün pazar potansiyelini öngördü. Kolaylıkla taşınabilir, hafif bir kasetçaların pazara girmesi gerektiğini düşünerek marka, resmi olarak üretime geçmeye karar verdi.
400 gram ağırlığı olan cihazın ağırlığı, 50 grama düşürüldü. Gövde tasarımı ve içeriği yeniden tasarlanarak 21 Haziran 1979’da, hepimizi etkileyecek Walkman ismiyle Japonya pazarına sunuldu.
Bizim Walkman olarak bildiğimiz cihaza, Amerika ve Avrupa pazarında “dalgaya” alınabilir düşüncesiyle “Walky”, “Soundabout” gibi oldukça garip ve Avrupai isimler düşünülüyordu. Çünkü Walkman, insanlar için fazla “Japon işi” gelebilirdi.
Hiçbir isimde karar kılınamayınca gönüllü gönülsüz Walkman ile pazara sunulan cihazın 1986’da ismi Oxford sözlüğüne “taşınabilir kasetçalar” olarak girmişti bile.
Aslında tüm soruların cevabı, basın toplantısında verildi. İnsanlar, kasetçaların mantığını kayıt almak olarak biliyordu. Ancak Walkman, başta da dediğimiz gibi bütün müzik algılarını yerle bir etmişti. Tasarımı da alışılmışın dışında olduğu için kabul görmesi epey zaman aldı.
Toplantıda, insanların bisiklet sürerken, yürürken ya da bir iş yaparken kulaklıkla müzik dinlediğinin görülmesi, Walkman’in esas amacını açıklamaya yetmişti. Artık herkes, istediği zaman istediği yerde istediği müziği dinleyebilecekti.
Bu, Sony için oldukça komik bir sayıydı. Ancak şirket, pazarlama stratejisini değiştirerek gençleri hedef almaya başlamıştı. Sokakta, metroda ve genç nüfusun ağırlıklı olduğu her yerde, Walkman reklamları ve tanıtımları yapılıyordu. Geleneksel bir televizyon ve gazete reklamından ziyade, daha interaktif, yüz yüze reklam stratejisi uygulanıyordu.
Bu pazarlama stratejisi, halk tarafından ilgiyle karşılandı. Satışlar, on katına çıkmıştı. Fakat Sony için işler, bundan sonra da pek yolunda gitmeyecekti. 1980’de, Andreas Pavel, Walkman’i 1972’de icat ettiğini, ancak üreticilerin reddetmesiyle piyasaya süremediği gerekçesiyle dava açtı.
Ancak bu, Pavel için yeterli gelmemiş olacaktı ki seneler sonra aynı davalardan Sony’nin başını fena hâlde ağrıttı. Tüm bunların sonunda ise iddialara göre Sony, Pavel’e 10 milyon dolarlık bir ödeme yapmıştı. Ancak Walkman’in mucitlerinde hiçbir zaman öncelikli olarak Pavel’in adı geçmeyecekti.
Zamanla birçok rakip edinen Sony, kıyasıya rekabetin içinde buldu kendisini. Sony dışında birçok efsane modeller de piyasaya çıkmıştı. Yıllar geçtikçe daha kompakt tasarımlar geliştirildi, her modelin üstüne bir yenisini daha ekleyen Sony, iPod’un 23 Ekim 2001’de tanıtılmasıyla popülerliğini zamanla yitirmiş oldu.
Yorumlar (0)