Oyunların sadece bir eğlence aracı olmadığını aynı zamanda bizi insanlığımızla, değerlerimizle ve kararlarımızın sonuçlarıyla yüzleştiren güçlü birer unsur olduğunu tam da bu yüzleşme anlarında anlıyoruz. Bu oyunlar bazen bize “Doğru olan nedir?” sorusunun cevabını aratırken bazen de vicdanımızı sorgulamamıza sebep oluyorlar.
Doğru ile yanlış arasında net bir çizgi çekmekte zorlanacağınız bu oyun görevleri, size yaptığınız seçimleri iki kez düşündürtecek. Kurtarmak mı, öldürmek mi? Sevdiğiniz bir kişi mi, yoksa insanlık mı? Gelin, etik ikilemlere sahip oyun görevlerine bir bakalım.
Dünyayı etkileyen kâbusu sona erdirebilecek bir tedavinin anahtarını taşıyan Ellie’yi öldürüp insanlığı kurtarmak mı, yoksa Ellie’yi öldürmeyip dünyayı kaderiyle başbaşa bırakmak mı? Bu seçimi yapmak sandığınız kadar kolay olmayacak. Her iki seçimin de doğuracağı sonuçlardan bahsetmiyoruz bile.
L.A. Noire’daki "The Golden Butterfly" adlı cinayet davasının şüphelileri birbirlerinden beter desek yeridir. Tabii asıl önemli olan sizin kimi suçlu bulacağınız. Bir tarafta karısını öldüren Hugo Moller var, diğer tarafta ise pedofili suçlusu Eli Rooney. Seçim sizin.
Oyunda ADAM (beceri puanı) adı verilen genetik maddeyi toplamak uğruna küçük kızları öldürmek mi? Yine ahlaki bir seçimle karşı karşıyayız. Unutmayın ki küçük kızları kurtarmak oyunun ilerleyen aşamalarında size bolca ADAM kazandırabilir.
Oyun boyunca neredeyse her görev sizi ahlaki açıdan düşündürecek. Özellikle son yıllarda sıklıkla karşılaştığımız konulardan biri hâline gelen robotlar ve yapay zekâ bu oyunun ana konusunu oluşturuyor. Oyunda androidlerin insanlık statüsüne ve insanlarla eşit haklara sahip olup olmayacakları, androidlere nasıl davranılması gerektiği gibi birçok konu etik anlamda kafanızı kurcalayacak.
Oyunda bulunan "The Power of the Atom" görevi, size iki seçenek sunuyor. “Megaton” adlı bir kasabanın ortasında bulunan nükleer bombayı patlatmak ya da bombayı imha etmek. Nükleer bombayı patlatmak size yüklü miktarda para kazandırırken bombayı imha etmek sizi itibar sahibi yapacak.
Assassin’s Creed Odyssey’de "Blood Fever" adlı bir görev, sizi masum insanlarla sınıyor. “Kausos” köyünde veba salgını olduğunu ve köylülerin bir kısmının enfekte olduğunu öğreniyorsunuz. Rahipler ise köyü yakarak hastalığın yayılmasını önlemek istiyor. Ne yapardınız? Tabii ki böyle bir durumda oyun size iki seçenek sunuyor.
Biri rahipleri durdurmak ve köylüleri kurtarmak, diğeri ise rahiplere müdahale etmemek ve köyün yakılmasına izin vermek.
Mephala’nın tapınağı görevi, sizden küçük bir köyde yaşayan iki aile arasındaki güveni sarsarak birbirlerine saldırmalarını talep ediyor. Bunu, her iki ailenin evlerine gizlice girip değerli eşyalarını çalıp bu eşyaları diğer ailenin evine yerleştirerek yapıyorsunuz.
Masum insanların yaşamlarını mahvetmek ve onları birbirlerine karşı kışkırtmak pek etik gibi görünmedi bize.
Frostpunk bütünüyle insanlığınızı sorgulatacak bir oyun. Oyunda çocuk işçi çalıştırabilir, sakat kalanları direkt öldürüp kaynak tasarrufu yapabilir veya ampute bırakıp morali yüksek tutabilirsiniz. Ayrıca mezarlık yapıp kaynak harcayabilir veya çukur açıp toplu mezar yapıp kaynaktan tasarruf eder fakat mutluluktan feragat edebilirsiniz.
Ama tabii bununla da bitmiyor. Ne yaparsanız yapın oyun sizi tebrik etmiyor hatta "Buna değdi mi?" diye bir soru da soruyor. Anlayacağınız oyun, size kendinizi sorgulatmak için elinden geleni yapıyor.
Yorumlar (0)