İtalyan bilimci, içinde bulunduğu dönemden günümüze dek araştırmaları ve buluşlarıyla tanınan, dünyanın görüp görebileceği en büyük sanatçı ve dehalardan biri. Vitruvius Adamı, Son Akşam Yemeği ve Mona Lisa gibi tanınan eserlerinin yanı sıra, insan vücudu ve doğa ile ilgili çalışmaları da bulunmakta.
Peki ağaçlarla ilgili oldukça çarpıcı bir keşif yapan bilimcinin, ağaçların gövdesi ve dalları arasındaki bu keşfinin perde arkasında neler yatıyordu?
Leonardo da Vinci’nin ağaç anotomisine olan ilgisi zamanına göre sıra dışıydı. Da Vinci’nin bu keşfi, resimlerdeki bilimsel niteliklerin ve ilişkilerin çok daha boyutlu ve gerçekçi görünme çalışmalarına yaygınlaşma eğilimi kazandırdı.
Araştırmacılar, Leonardo’nun bu kuralının, günümüz bilimcileri için harika bir başlangıç olduğuna hemfikirdi.
Ünlü bilim insanı, ağaçların evrensel bir büyüme örüntüsü sergilediğini ve ağacın gövdesi ile dallarının boyutları arasında bir ilişki olduğunu fark etti.
Bir diğer ifadeyle, ağacın dallarının bir araya getirilip gövdenin ucuna eklendiği farz edildiğinde, sütunu andıran bir görüntü ortaya çıkıyordu.
Leonardo’nun bu keşfiyle ilgili son zamanlarda yayımlanan bir çalışmaya göre ise bunun nedeni, rüzgarın zararlı etkilerinden korunmak için ağacın kendi kendine geliştirdiği bir özellik olduğuydu.
Bir sanal ağaç oluşturmak için ana dalların daha küçük kopyalarını art arda eklediği bir fraktal ağaç iskeletiyle deneyine başlayan Eloy, bunu yaparken en hafif ağaçların bile rüzgara dayanabilecek güçte gövdeye sahip olmasına özen gösterdi.
Model ağacı sanal bir rüzgar tünelinde test eden araştırmacı, dalları kırabilecek rüzgar kuvvetini hesapladıktan sonra, dalların kalınlığının ne kadar olması gerektiği üzerinde de çalıştı.
Bu testin sonunda, en küçük daldan gövdeye kadar her bir bölüm için hesapladığı kalınlığın, Leonardo’nun kuralı ile uyumlu olduğunu gördü.
Hidrolojik teori, ağaçların karakteristik şeklinin, suyu köklerinden dallarına ulaşma hedefiyle geliştiğini savunurken; Eloy’un da desteklediği Yapısal teori, ağaçların şeklinin, ayakta kalma amacına ulaşmak için gelişmiş olduğunu ileri sürdü.
Gerçek dünyadaki modellerin hipotezlerle eşleşip eşleşmediğini doğrulamak amacıyla böyle bir çalışma yapan Grigoriev ve ekibi, henüz yaprak dökmeyen ağaçları incelememiş olsa da, bu kuralın araştırmacıların incelediği gibi tüm yaprak döken ağaçlar için geçerli olduğunu tespit etti.
Ünlü fizikçi, meşe, kestane ve huş ağaçlarına ek olarak araştırmalarına akçaağaç, ıhlamur ve elma ağaçlarını da ilave ettiğinde aynı genel yapının doğrulandığı gördü.
Yorumlar (0)