Üremenin başka yolları da varken neden bu kadar çok tür cinsiyetleri ikiye ayırmayı seçti?
Evrim sürecinde bu ayrım nasıl ortaya çıktı ve biyolojik avantajları neler?
Yaklaşık 1,2 milyar yıl önce canlılar, eşeyli üreme adı verilen bir üreme şekline geçiş yaptı. Öncesinde, birçok organizma eşeysiz üreme ile çoğalıyordu yani bireyler kendi başlarına genetik kopyalarını üretebiliyordu.
Peki neden doğa, daha karmaşık olan eşeyli üremeye yöneldi?
Genetik çeşitlilik: Eşeyli üreme, farklı bireylerden gelen genlerin karışmasını sağlıyor. Genetik çeşitlilik de popülasyonların çevresel değişimlere ve hastalıklara karşı daha dayanıklı olmasına olanak tanıyor.
Eşeysiz üremede ise bireyler kendilerinin kopyasını oluşturduğu için genetik çeşitlilik oluşmuyor ve tüm popülasyon belirli tehditler karşısında savunmasız hâle gelebiliyor.
Doğal seçilim ve adaptasyon: Genetik çeşitlilik arttıkça, bazı bireyler çevresel faktörlere karşı daha avantajlı hâle geliyor. Bu bireyler daha fazla üreyerek genlerini gelecek nesillere aktarma şansı elde ediyor. Eşeyli üreme, süreci hızlandırarak türlerin çevresel değişimlere daha iyi adapte olmasını sağlıyor.
Başlangıçta, eşeyli üreme yapan organizmalar izogami adı verilen bir sistemle ürüyordu. Yani tüm gametler (üreme hücreleri) birbirine benziyordu fakat zamanla, gametlerin farklılaşması daha avantajlı hâle geldi ve anizogami olarak adlandırılan süreç başladı.
Anizogami ile büyük, enerjice zengin ve hareket edemeyen yumurta hücreleri dişilerin gametleri oldu. Küçük, enerjisi düşük ama hareket kabiliyeti yüksek sperm hücreleri ise erkeklerin gametleri oldu.
Bu ayrımın temel sebebi, üremenin daha verimli olmasıydı. Büyük ve besleyici gametler embriyonun gelişimini desteklerken, küçük ve hızlı gametler döllenme sürecini hızlandırdı.
Bunun sebebi cinsel seçilim adı verilen evrimsel bir mekanizma. Darwin’in teorisine göre bir tür içinde belirli özelliklere sahip bireyler, çiftleşme açısından daha avantajlı olabiliyor.
Örneğin, renkli tüyleri olan bir erkek tavus kuşu, dişilerin daha çok ilgisini çekiyor ve daha fazla üreyerek genlerini sonraki nesillere aktarıyor.
Erkekler arasındaki rekabet ve dişilerin seçici olmasıyla da cinsiyet seçilim süreci işliyor. Erkekler dişilerle çiftleşmek için birbiriyle yarışıyor. Güçlü aslan erkekleri dişileri koruyarak üreme hakkı da kazanıyor.
Dişiler ise üreme açısından en iyi genlere sahip erkekleri seçme eğiliminde. Sağlıklı ve gösterişli erkekler daha çekici oluyor çünkü bu özellikler, güçlü genlere sahip olduklarını gösteriyor.
XY cinsiyet belirleme sistemi memelilerde yaygınken erkekler XY, dişiler XX kromozomlarına sahip. ZW cinsiyet sistemi ise kuşlar ve bazı sürüngenlerde görülüyor.
Çevresel cinsiyet belirleme sisteminde ise bazı hayvanlarda cinsiyet, çevresel faktörlerle belirleniyor. Örneğin, bazı kaplumbağa türlerinde yumurta gelişim sıcaklığı cinsiyeti belirliyor.
Salyangozlarda görülen hermafroditizm ise hem dişi hem erkek organlara sahip olunan sistem. Yumurta ve sperm üretebiliyorlar.
İki cinsiyetli sistem, en basit ve en etkili üreme şekli. Üç ya da daha fazla cinsiyet olsaydı, uygun eş bulmak zorlaşır ve üreme başarısı düşerdi.
Bunun yanı sıra iki cinsiyetli sistem, genetik rekombinasyonu en verimli şekilde gerçekleştiriyor. Eğer üç veya daha fazla cinsiyet olsaydı, genetik karışım daha karmaşık hâle gelir ve doğanın bu süreci sürdürmesi daha zor olurdu.
Ancak doğada birden fazla cinsiyeti olan türler de yok değil. Tek hücreli tetrahymena thermophila adlı canlıda yedi farklı cinsiyet bulunuyor ama bunun çok nadir olduğunu da belirtelim.
Bilim insanları, cinsiyetlerin ayrılma sebebinin evrimsel süreçte canlıların hayatta kalmasını ve üreme başarısını artıran bir strateji olarak ortaya çıktığını düşünüyor.
Sonuç olarak, doğa deneyerek, seçerek ve uyarlayarak dişi ve erkek olarak ayrılan cinsiyet sistemini evrimsel olarak en başarılı yol olarak benimsemiş durumda.
Yorumlar (0)