Listedeki belgesellerin arasında sadece filmler yer almaktadır ve oy sayısı düşükten en yükseğe olacak şekilde sıralanmıştır.
IMDb sitesi üzerinde en fazla oya sahip, sosyal medyanın kullanıcılar üzerinde kurduğu stratejilerinden hazır yemeklerin insan sağlığı üzerinde bıraktığı etkilere kadar uzanan ilk on belgeselin derlemesine aşağıdan göz atabilirsiniz.
Kendisini ünlü mücevher markası sahibi Lev Avnerovich Leviev’in oğlu olarak gösteren Shimon Yehuda Hayut, Simon Leviev adıyla kullandığı flört uygulaması üzerinden kadınları dolandırıyordu. Şık takım elbiselerle dolaşan ve hikâyesi gibi ismi bile sahte olan Shimon, zengin imajı oluşturarak kadınlardan borç para alıyor hatta bir önceki kadından aldığı borç para ile yeni tanıştığı kadını özel jet ile yemeğe bile götürüyordu. Güvenlik ihlali nedeniyle kredi kartlarının kullanıma kapandığını duyan kadınlar ise "nasıl olsa öder" diyerek Shimon’a para vermekten çekinmiyordu.
Tüm zamanların en iyi ve en etkili F1 pilotu olarak görülen Ayrton Senna, çoğunluk için neredeyse mükemmele yakın bir sürüşe sahipti. Ne yazık ki 1994 tarihli San Marino Grand Prix sırasında hızını alamayıp virajı dönmekte başarısız olan Senna, 34 yaşında, elde ettiği üç dünya şampiyonluğu ile fazlasıyla trajik bir şekilde hayata gözlerini yummuştu. Sevilen pilotun yaşamını ölümsüzleştiren iki BAFTA ödüllü belgesel filmi, Senna’nın 1984 sezonunda Formula 1’e gelişiyle başlıyor ve Dünya Şampiyonu olma yolculuğuna dayanıyor.
Belgeselin yapımcısı ve oyuncusu olan isim Michael Moore, Amerika’daki milyonlarca vatandaşın sigortadan mahrum kalması sebebiyle yaşanan sağlık krizininin nasıl bu hâle geldiğini anlatıyor ve Kanada, Fransa, İngiltere gibi vatandaşların ücretsiz sağlık hizmeti aldığı ülkeleri ziyaret ederken incelemelerini paylaşıyor.
Profesyonel kaya tırmanıcısı Alex Honnold’ın, Yosemite Ulusal Parkı’nda bulunan ve monolit granitten oluşan 914 metrelik El Capitan’a yani dünya üzerinde bulunan en büyük granit kütlesine tek başına tırmanan ilk kişi oluşunu konu alan Oscar ödüllü belgesel. Bu olayı en etkileyici yapan unsurlardan biri ise dümdüz yapıda olan bu kaya formasyonuna tırmanırken Honnold’ın yanında ekipman dahi bulundurmamış olması.
Amerika’da 2008 yılında birçok kişinin maddi kaybına yol açan yaklaşık 20 trilyon dolar değerindeki küresel mali kriz sonucunda devam eden ekonomik durgunluğu konu alan Oscar ödüllü belgesel, aynı zamanda Amerikan finans sektörünün içindeki sistemik yolsuzluk ve ihmalleri de titizlikle inceliyor.
İkisi Oscar olmak üzere toplamda otuz üç adet ödülü bulunan belgesel, Dünya’nın tehlike altında olduğu küresel ısınma gibi problemleri ve alınması gereken önlemleri gözler önüne seriyor. Küresel ısınmanın milyonlarca yaşamı nasıl etkilediğini ele alma konusunda mükemmel bir iş çıkaran filmde aşırı sıcak hava dalgaları nedeniyle ölümler, daha sık görülmeye başlayan kuraklık ve kasırgalar gibi olaylar slayt örnekleriyle desteklenerek anlatılıyor.
Sosyal medyanın özellikle ergenlik çağındaki gençlerin üzerindeki negatif etkilerini bir aile portresi üzerinden anlatıyor. Kötü yorumların etkisinde kalması sebebiyle sosyal mecralara fotoğraf yüklemeyi fobi edinen bir genç, sürekli sosyal medyada kimin ne yaptığını takip ederek işleri daha kötü bir duruma getirir hatta sosyal aktivitelerine bile katılmaktan geri kalmıştır. Siber zorbalık konusundan ayrı olarak şirketlerin kullanıcıları bağımlı hale getirdiği stratejilerine de değinen belgesel, sosyal medyaya çok daha farklı bir bakış açısı katıyor.
Bir ay boyunca her gün üç öğün olacak şekilde McDonald’s yiyeceklerini tüketerek günlerini geçiren Morgan Spurlock, fast food deneyi sonucunda gittikçe hızlı bir şekilde kilo aldığını ve enerji seviyesinin her zaman düşük olduğunu gözlemlemeye başlar. Vücudunda birçok beklenmedik yan etkiye rastlayan Spurlock, fast food’un tüketici hayatındaki rolünü ve obezite salgınına olan katkısını araştırıyor.
Michael Moore’un ağırlıklı olarak arşiv görüntülerine yer vererek oluşturduğu siyasi belgesel filmi; 2000 yılında Amerika’da gerçekleşen başkanlık seçimlerine, George W. Bush’un başkanlıktaki ilk dönemlerine, 11 Eylül’de yaşanan ikiz kuleler olayına ve Irak Savaşı’na ait sansasyonel görüntüleri bir gazeteci edasıyla paylaşıyor. Moore için buzdağının görünmeyen kısmında nelerin gizlendiği çok daha önemli.
Michael Moore’a ait bir başka belgesel olan Bowling for Columbine, orijinal isminden de anlaşılabileceği üzere 1999 Columbine Lisesi katliamına ve Amerika’da silah edinmenin ne kadar kolay olduğunu göstererek Amerikalıların neden batı ülkelerine kıyasla çok daha yüksek oranda birbirlerini öldürdüğünü sorgulamaya girişiyor. Kısacası Moore, Amerika’da kurşun atmanın bowlinge çok benzeyen başka bir aktivite olduğunu gösteriyor.
Yorumlar (0)