The Witcher serisi ile güven kazanan CD Projekt RED’in yıllardır beklenen oyunu Cyberpunk’ı sonun da oynadık. Özellikle PS4 başta olmak üzere konsol cephesinde yaşananlar, oyunun PlayStation Store’dan silinmesine bile neden olmuştu.
Cyberpunk 2077’yi oynarken kulaklarımızı diğer eleştirilere kapadık ve mümkün olduğunca oyuna kendimizi vermeye çalıştık. Sizin için hikayeden olabildiğince az spoiler içeren, detaylı bir inceleme yazısı hazırladık.
Oyunun hikâyesi yer yer doğru klişelerle süslenen, güçlü bir sunuma sahip. Gitgide kendine bağlayan ve ana hikâyeden uzaklaşıp yan görevlere odaklanmayı zorlaştıran bir yapısı var. Tempo yer yer yavaşlasa da bol bol aksiyonla süslenmiş sürükleyici bir hikâye akışıyla karşı karşıyayız. Johnny Silverhand (Keanu Reeves) gibi hikâye anlatımına katkısı alelade bir karakterden çok daha fazlası olan bir unsur da eklenince oyun epey ilgi çekici bir hâl alıyor.
Hikaye gereği bilincimizde yer alan Johnny Silverhand, vereceğimiz kararlara deyim yerindeyse sürekli maydanoz oluyor. Bu sayede dışarıdan tek bir karakter olarak görünen V, kendi içinde çift karakterli olmamak adına bir savaş veriyor. Hikâyenin tek vücut üzerinde çift baş kahraman üzerinden anlatılması, daha önce eşi benzeri görülmemiş bir yöntem olmasa bile oyuna beklenmedik bir katman ekliyor. Ancak hikâyede yakalanan derinliğe, bir rol yapma oyunundan beklendiği üzere olaylara yön verme tarafında çoğu zaman rastlanamıyor.
Ayrıca Cyberpun 2077, seçim yapıyormuş hissini vermeyi çoğu zaman başaramıyor. Belli noktalarda karakterimizin geçmişine veya yeteneklerine bağlı olarak karşılaştığımız ekstra diyalog seçenekleri sıklıkla sohbeti uzatmaktan öteye geçemiyor. Buna ek olarak olayların gidişatına yön vermek adına kararlar alabileceğimiz noktalarda oyuncu ne demeyi seçerse seçsin CD Projekt RED’in istediği senaryoya zorlandığı zamanlar oluyor. Sinematik sunumu güçlendirmek adına yapılan bu seçim amacına ulaşıyor, ancak rol yapma dokusunu oyundan söküp atıyor.
Böylesine kapsamlı oyunlarda Türkçe dili görmek alışık olduğumuz bir durum değil. O yüzden Cyberpunk 2077’nin harika bir Türkçe desteğiyle gelmesi deneyime seviye atlatıyor. Çeviriyi profesyonel bir ekibin yaptığı belli. Tabirler, deyimler, sokak dili gibi iyi çeviri için kritik olan noktalarda özenle davranılmış. Çevirinin kalitesini açıklamak için ‘netrunner’ yerine kullanılan “ağgezer” kelimesi çok güzel bir örnek.
Oyun çıktıktan birkaç gün sonra fark edilen tatsız bir hatalı çeviri vakası olduğunu aktarmıştık. Ancak burada bir kötü niyet aramak istemiyor, oyun sektörüne ve Türkiye’de bu sektör sayesinde geçinen diğer insanların önüne taş koyacak eleştirilerden şimdilik kaçınıyoruz. Odaklandığımız nokta çeviri şirketinin hatası değil, CD Projekt RED’in ürünü.
Zengin bir yan görev kataloğuyla karşı karşıyayız. Hatta bir yan göreve giderken bile yolumuzdan sapıp telefonumuza gelen yeni bir göreve doğru direksiyon salladığımız anlar olabiliyor. Yan görevler arasında karar vermeye çalışırken de sürekli olarak araba satmaya çalışan karakterlerden gelen mesaj tacizine maruz kalıyoruz. İşte yan görev tarafında böyle bir karmaşa var.
Tüm bu karmaşa içerisinde harika hikâyelere sahip yan görevler de bulunuyor. Yan görevler de bazen tıpkı ana hikâyede rastladığımız derinliğe sahip olduğu için bir yerden sonra yan görev yapıldığı unutulabiliyor. Yani en az ana hikâye kadar güçlü yan görevlerle karşılaşmak mümkün. Night City’de kırılan hayallerin yanı sıra yerine getirilen sözler de var.
Yan görevlerin ana hikâyeye katkısı, oyunun sonunda büyük bir öneme sahip oluyor. Kimi oyuncular için güzel olsa da kimi oyuncular bu durumdan yakınacaktır. Her oyuncu önüne gelen tüm görevleri yapmayı sevmek zorunda değil. Bizce yan görevlerle hikâyenin sunumu güçlense de sadece ana hikâye üzerinden nispeten daha iyi sonlara ulaşmayı imkansız hâle getirmesinden ötürü burada kararı her oyuncu kendi vermeli.
The Witcher 3 ile aramıza katılan Gwent’in ulaştığı popülerlik itibarıyla kendine özel bir oyuna kavuşmasına rağmen Cyberpunk 2077’de de benzer bir mini oyuna yer verilmemesi kaçan bir fırsat. Cihazlara sızarken oynadığımız bir hackleme mini oyunu bulunuyor ancak bu oyunu ana oyunda bir hedefi yerine getirmek amacıyla oynadığımız için Gwent’e benzer bir dokusu yok.
Aynı zamanda Gwent’in sahip olduğu kompleks yapıyla alakası bile yok. CD Projekt RED’in kendi başardığı şeylerden bile ilham almadığı noktalar görmek gerçekten şaşırtıcı.
Açık dünyası olan oyunlarda yıkık dökük şehirler görmeye o kadar alışmışız ki Night City farkını anında ortaya koyuyor. Meydanlarda ve ara sokaklarda sürekli bir insan kalabalığının ve curcunanın içindeyiz (Hoş bu durum konsolda böyle değildi, ancak PC’de durum böyle). Şehirdeki Her NPC’nin kendine ait bir hayatı olduğunu söylemek mümkün olmasa da canlı hissettirmeyi bir nebze hissettiren bir açık dünya var.
Night City sadece kalabalık yerlerden ibaret değil. Tehlikeyi iliklerimize kadar hissettiğimiz tenha bölgeler, şirketlerin oyun sahası olmuş bu şehrin gerçek yüzü. Bizleri ana hikâyeye olan bağlılığımızdan koparıp şehrin sokaklarında kaybolmamızı sağlayan maceralar tam da bu bölgelerde yer alıyor.
Açık dünyanın hayal kırıklığına sebep olduğu önemli bir nokta, “şüphelileri etkisiz hâle getir”, ”rehineleri kurtar” benzeri otomatik olarak üretilen görevlerde yeterli çeşitlilik sunulmaması. Bu tarz aktiviteler o kadar çok tekrar edip sıradanlaşıyor ki bir yerden sonra arabayla yanlarından geçtiğimiz birer simge olmaktan öteye gidemiyorlar. Açık dünyanın kendini tekrar ettiği bir diğer nokta da aynı ortamda denk gelinebilen birbirinin kopyası NPC’ler. Bu NPC’leri gördükçe o kalabalığın bilgisayarı yorduğuna değiyor mu sorusunu sormadan edemiyorsunuz.
Kimsenin birbirine güvenmediği Night City’de eğer bir karakter bize güvenirse bunu ilk saniyeden anlayabiliyoruz. Aynı şekilde güvenebileceğimizi anladığımız bir karakter bulduğumuzda içimiz rahatlıyor. Cyberpunk 2077’de kurulan dünya işte böyle bir yer. Gerçek hayatta karşılaşabileceğimiz karakterlerle doluymuş gibi hissettiriyor.
Keanu Reeves tarafından canlandırılan Johnny Silverhand dışındaki Judy, Evelyn, Jackie, Viktor gibi karakterler bile çok canlı hissettirip kendilerine bağlamanın bir yolunu buluyor. Tabii ki hiçbiri Johnny Silverhand kadar başarılı değil. Zaten hikaye tarafından ön planda tutulan Johnny Silverhand’in gerçek bir aktör tarafından canlandırılması, karakteri bambaşka bir seviyeye çıkartıyor.
Oyun çok geniş bir yetenek ağacına sahip olmasının yanı sıra oynanışa odaklı olarak gelişen alt yeteneklere de sahip. Yetenek ağacına sahip oyunlarda, oyuncunun oyunu oynama tarzına göre şekillenen yetenekler olmasının önemi, oyunda birkaç saat ilerledikçe anlaşılıyor. Örneğin taarruz tüfeği kullanmayı tercih ettiyseniz, saatler geçtikçe taarruz tüfeğiyle düşmana verdiğiniz hasar kendiliğinden artıyor.
Karşımızda genel anlamda olmasa da oynanış anlamında çeşitli bir oyun var. Oyunun ayrıntılı yetenek ağacı, silah skalası, bu silahları kullanarak yapabileceğimiz saldırılar, farklı arabalar ve özellikle motosiklet sürerken karşılaşılan farklı sürüş hissiyatı oyuna bir albeni katıyor. Oyun, oyuncuyu alıştırmak için yeteri kadar bilgi vermiyor ancak bir kere alıştıktan sonra bahsettiğimiz albeni kendini iyiden iyiye göstermeye başlıyor.
Biz kendi deneyimimizde nadiren karşılaşsak da oyunu bilgisayarda oynayan insanların karşılaştıkları büyük hatalar var. Skyrim ve Fallout gibi açık dünya oyunlarında karşılaşıldığı zaman göze bu kadar batmayan benzer hatalar Cyberpunk 2077 gibi sinematik sunumu esas almış bir açık dünya oyununda daha çok rahatsız ediyor. Kimi zaman yapay zekânın da nasibini aldığı bu hataların zaman içerisinde gelen güncellemelerle giderilmesi mümkün. CDPR’ın önceki oyunlarının da çıkış zamanı hatalarla boğuştuğu olmuştu.
Cyberpunk 2077 bazı noktalarda tatmin edici bir çeşitlilik sunsa da genele bakıldığında aslında rol yapma öğeleri barındıran bir aksiyon-nişancı oyunu. Oyun, hikâye tarafında sahip olduğu çizgiselliği oynanışta da yer yer yaşatıyor. Açık dünyada gezerken yaptığımız şeylerin gerçek sonuçları yok. Bir oyunu çizgiselliği üzerinden eleştirmek her zaman doğru bir yaklaşım değil ancak CD Projekt RED’in yaptığı açıklamalarla oyuncuları soktuğu beklenti çok yönlü bir rol yapma oyunuydu. Cyberpunk 2077’nin tam teşekküllü bir rol yapma oyunu olduğunu söylemek ise mümkün değil.
Cyberpunk 2077 bizim 40 saatlik deneyimimize göre hatalardan dolayı oynanamayacak bir durumda değil. Ancak bunu söyleyebilmemizin sebebi hem bilgisayarda oynamamız hem de şanslı tarafta olmamız. Oyunu konsollarda deneyimleyenler ve bazı bilgisayar oyuncuları yüklenmeyen dokular, bomboş bir Night City veya gırla hata yüzünden CD Projekt RED’i topa tutuyorlar. Hiçbir erteleme almasaydı eski nesil konsollar ve Nvidia 2000 serisi ekran kartları son modelken çıkacak bir oyunun teknik anlamda bu kadar kötü bir deneyim sunması kabul edilebilir bir durum değil.
Bilgisayarda oynarken şanslı tarafta yer almamız bile oyunun kötü performansının önüne geçemedi. Işın izleme ve DLSS açıkken RTX 2000 serisi ekran kartlarla stabil 60 kare alabilmek mümkün değil. CD Projekt RED ayrıntılı bir sistem gereksinimleri listesi yayınladığı zaman olumlu yönde beklentiler oluşmuştu ancak görünen o ki o listede saniye başına 30 kare hedeflenmiş. Bilgisayar oyunlarında genel olarak kabul gören değer 60 kare olduğu için ne kadar süslü bir şekilde hazırlanmış olursa olsun Cyberpunk 2077 için de sistem gereksinimleri diğer her büyük çaplı oyun gibi kağıt üzerinde kalıyor.
Her şeye rağmen Cyberpunk 2077 sunduğu hikâye ve oynanışının çeşitliliği ile geçer not almayı hak eden bir oyun. CD Projekt RED’in oyunu tanıttığı yıllar içerisinde hiç gerek yokken belirlediği ve nihayetinde ulaşamadığı yüksek çıta olmasaydı oyun tüm teknik sıkıntılarına rağmen bu kadar eleştiri almazdı. Ancak belirtmemiz gerekiyor ki oyun bu haliyle çok büyük değişimler yaşamadığı sürece birçok eleştirmen tarafından ezbere verilen çok yüksek puanları hak etmekten çok uzak bir noktada.
Oyun dünyasında önemli bir kesim CD Projekt RED’in 2007’deki ilk Witcher oyununda da çok sayıda sorun olduğunu, ancak serinin zamanla bir efsaneye dönüştüğünü hatırlatıyor. Ancak Cyberpunk 2077, daha çıkmadan yarattığı heyecan fırtınasının kurbanlarından birisi olmuş görünüyor. PC sürümü konsollara kıyasla daha az sorun barınsa da ilerleyen yıllarda düzeltmenin zor olacağı yapay zeka gibi çok ciddi problemlere sahip.
2020 Gamescom etkinliğinde En İyi PC Oyunu dahil 5 ödül birden alan, ertlemelerin ardından Kasım ayında tarihin en iyi çıkışını yapan PC oyunu gibi unvanlar, ne yazık ki Cyberpunk 2077’nin hak ettiği unvanlar değil. En azından oyunun temel sorunları çözülene kadar sipariş vermemenizi tavsiye ediyoruz. Son olarak Cyberpunk 2077 sayesinde, yeni çıkan bir oyunu hemen almak yerine kararlı sürüme kavuşmasını beklemenin ne kadar mantıklı bir tercih olduğunu vurgulamak istiyoruz.
Yorumlar (0)