Dünya genelinde her yıl yaklaşık 45 bin kişi, doğal afetler yüzünden hayatını kaybediyor ve dünyadaki ölümlerin yaklaşık %0,1’iden doğal afetler sorumlu.
Tabii bir de bu oranlarda neredeyse hiç payı bulunmayan ülkeler de var. Neden buralarda daha az doğal afet yaşanıyor? Bunun yanı sıra ülkemiz kaçıncı sırada?
Avrupa’daki en küçük bağımsız ülkelerden biri olan Monako, Akdeniz kıyısında yer alıp tektonik olarak aktif bölgelerden uzakta kalıyor. Ilıman Akdeniz iklimiyle de hava olayları riski oldukça düşük.
Ayrıca hem küçük yüz ölçümü hem de ülkenin zenginliğinden su baskınları ve sel riskine karşılı etkili altyapı çalışmaları var.
Her yıl Manoka ve Andorra sıralaması değişiyor ve bu iki ülke en güvenilir ülkeler arasında ilk sırada çekişiyorlar. 2024’te 0,28 risk oranı bulunan Andorra, dünyanın en küçük ülkelerinden biri olmanın da avantajını yaşıyor. Doğal afet yönetimi için ideal bir ortamı var.
Ülkenin yıkıcı deprem geçmişi de yok ve açık sulardan çok uzakta. Dağlık yapısı ve iklimi, afet riskini minimize etse de ülkede bazen heyelan veya çığ görmek mümkün ama yine de bunlar onun güvenli ülke listesinden çıkmasına yetmiyor.
San Marino’da da az nüfus ortaya çıkıyor ve dünyanın en küçük beşinci ülkesi olarak listelerde. İtalya’nın kuzeyinde Apenin Dağları’nda yer aldığı ve denize kıyısı olmadığı için de deniz kaynaklı afetlerden etkilenme riski yok denecek kadar.
Ayrıca yakın bölgelerde depremler olmasına rağmen San Marino büyük fay hatlarından uzakta olduğu için ciddi sismik hareketler nadiren hissediliyor. Ilıman Akdeniz ikliminden kaynaklı aşırı yağış ve fırtına riskinin düşük seviyede olması da San Marino’yu bu listeye sokuyor.
Batu Avrupa’daki Lüksemburg, büyük tektonik plakaların kesişim noktalarından uzakta olduğundan deprem nadiren görülüyor. Ilıman okyanusal iklim sahibi olduğu için de kasırga, tropikal fırtına veya aşırı sıcaklık dalgaları çok az yaşanıyor.
Karayla çevrili olması da tsunami riskini ve şiddetli deniz fırtınalarını uzaklaştırıyor. Bunun yanı sıra ülkede çevre düzenlemeleri ve afet yönetimi oldukça gelişmiş durumda. Su baskınları veya heyelan gibi olaylara karşı etkili önlemler alınıyor.
Türkiye’nin afet riskini artıran faktörler arasında aktif fay hatları, iklim değişikliği ve yoğun şehirleşme önemli rol oynuyor.
Doğu Anadolu Fay Hattı, Batı Anadolu Fay Hattı ve Kuzey Anadolu Fay Hattı başta olmak üzere 3 büyük fay hattının olması zaten ülkemizdeki doğal afet riskini arttıran önemli faktörler ki çok acı bir şekilde deneyimledik de. Büyükşehirlerde hızla artan nüfus ve kontrolsüz kentleşme ise deprem ve sel gibi afetlerin etkilerini daha yıkıcı hâle getiriyor.
Son yıllarda aşırı yağışlar, kuraklık ve sıcak hava dalgaları gibi iklim değişikliği nedeniyle de sel ve su baskınları yaşadık. Özellikle Akdeniz ve Ege bölgelerinde orman yangınlarında da bu sebeple artış görüldü. İnsan kaynaklı hataları da eklemek gerek tabii ki.
2021 yazında yaşanan ve 300’e yakın orman yangını ile de Türkiye’nin doğal afetler karşısındaki kırılganlığını gözler önüne serildi.
Sonuç olarak doğal afetler kaçınılmaz olabilir ancak hazırlıklı olmak ve zararları en aza indirmek mümkün. Dünyanın en güvenli ülkeleri de bu riski; bilinçli şehirleşme, gelişmiş afet yönetimi ve altyapı yatırımları ile azaltıyor. Örnek almak gerek!
Yorumlar (0)