Bu içerikte odaklanmak istediğimiz şey ise limon, mandalina, greyfurt ve portakal gibi narenciyelerin, depresyon riskini azaltması.
Gelin, bu meyvelerin bizi depresyondan nasıl uzaklaştırdığına bakalım.
Aslında bu keşifte bizlere, beslenmenin ruh sağlığını derinden etkilediğine dair güçlü bir kanıt sunuyor. Kısa zaman önce yapılan bu çalışma, Massachusetts General Hastanesi’nde görev yapan doktor Raaj Mehta’nın, Chatpol Samuthpongtorn ile bir araya gelmesiyle başlıyor.
İkili yaklaşık 15 yıl boyunca, 300 erkek ve 32.427 kadının turunçgil tüketimini yakından takip ediyor ve kaçının depresyonu deneyimlediğini gözlemliyor. Sonuç ise oldukça açık. Limon, portakal ve greyfurt gibi turunçgilleri yeterli ölçüde tüketenlerin depresyon oranları, tüketmeyenlere oranla oldukça düşük çıkıyor.
Öyle ki alkol ve sigara tüketimi, egzersiz durumu, vücut kitle endeksi gibi diğer yaşam tarzı faktörleri göz önüne alındığında bile, turunçgillerin koruyucu etkisi oldukça güçlü bir şekilde devam ediyor.
Bu noktada araştırmaların bir kısmına elma, muz gibi turunçgil dışındaki meyveler ve diğer sebzeler de dahil ediliyor fakat Mehta, bu gıdalarda tüketim ve depresyon riski arasında herhangi bir ilişkiye rastlamıyor.
Aslında beklenenin aksine bu meyveler, depresyonu doğrudan etkilemiyor. Bu noktada işin içine bağırsaklar giriyor. Araştırmacılar, turunçgillerin bağırsaklardaki etkilerini görebilmek için bazı katılımcıların dışkı örneklerini topluyor.
Bu örneklere bakıldığında ise sık sık turunçgil yiyenlerin bağırsaklarındaki yararlı bakterilerin, çok daha yüksek seviyelerde olduğu görülüyor. Bu bakteri de Faecalibacterium prausnitzii isimli bir tür. Bu türün, beyin sağlığını desteklerken iltihaplarla savaştığı hâlihazırda biliniyor.
Üstelik bu bakteri türü depresyona sahip katılımcılarda, depresyonu olmayanlara kıyasla çok daha düşük çıkıyor. Özetle turunçgil tüketimi, depresyon riskini ciddi anlamda azaltıyor ve bu bağırsaklar aracılığıyla gerçekleşiyor diyebiliriz.
Yorumlar (0)