Yani en azından öyle biliyoruz. Peki yıldızların etrafındaki bu manyetik alanlar eğer ki görünmüyorsa bilim insanları bunları nasıl inceliyor?
Gelin, cevaplayalım.
Fakat bu dalgalar, daha uzun dalga boylarına ve daha düşük frekanslara sahiptir. Bu özellikler radyo dalgalarını, uzayın engin genişliklerinde gezinmek ve en yoğun kozmik bulutları bile delmek için oldukça uygun hâle getirir.
Radyo dalgaları, yıldızlararası toz ve gaz tarafından dağıtılabilen veya emilebilen görünür ışığın aksine bu toz ve bulut tanecikleri arasında gezinebilir. Gökbilimciler, tozun çeşitli astrofiziksel olaylardaki rolünü anlamak için bu gazları, radyo dalgaları boylarında inceler.
Manyetik alanlar ve yüklü parçacıklar arasındaki bu etkileşim, bilim insanlarına bunları incelemek için kullanışlı bir yol sunar. Ayrıca Güneş’in kendi rüzgârından gelen yüklü parçacıklar, Dünya’nın manyetik alanıyla etkileşime girer ve bu parçacıklar, manyetik alanın çizgilerini takip ederek bazen atmosferimizdeki gazlara çarpar.
Bu olay meydana geldiğinde ise hem görünür ışıklar hem de göremediğiniz ancak özel cihaz veya aletlerle tespit edebildiğimiz radyo ışıklarını üretirler. Bu ışıklar da bize, manyetik alanların nasıl çalıştığını gösterir.
Ayrıca bu parçacıklar, bu manyetik yollar boyunca hareket ederken ışık yayarlar. Buna da senkrotron radyasyonu denir ve yüklü parçacıklar, güçlü manyetik alanların etkisi altında çok hızlandığında meydana gelir.
Manyetik alan çizgilerini takip ederken, radyo dalgaları da dahil olmak üzere farklı dalga boylarında radyasyon yayarlar.
Özetle; radyo astronomisi ve spektroskopi gibi araçlar ve yöntemler, bilim insanlarının yıldızların etrafındaki gizli manyetik alanları incelemesine yardımcı olmakta.
Yorumlar (0)