Enflasyon canavarı son yıllarda yeniden hortladı. TÜİK verilerine göre kasım ayı enflasyonu yıllık bazda %21,31 iken Ekonomist Prof. Steve Hanke’in iddiasına göre ise %100,65.
Ülkemizin kronik sorunlarından olan yüksek enflasyon; birikimlerimizi, varlıklarımızı kemiriyor, alım gücümüzü düşürüyor. Türkiye en yüksek enflasyona sahip ilk 10 ülke arasında. Bu listede bizden başka Venezuela, Sudan, Lübnan, Suriye, Surinam, Zimbabve, Arjantin, İran, Etiyopya, Angola bulunuyor.
Bu sebeple özellikle genç neslin, enflasyonu iyi tanıması ve onunla nasıl en makul şekilde yaşaması gerektiğini bilmesi gerekecek. Elbette herkes bunu yapmalı ancak Türkiye daha önce de birçok kez yüksek enflasyonun olduğu yıllar yaşadığı için, yaşça büyük olanların bu konuda bazı tecrübeleri olabileceğini biliyoruz.
Dolar kuru, kredi büyümesi bu şekilde giderken enflasyonun güçlenerek artması bekleniyor. Alım gücünüz düşüyor, fakirleşiyorsunuz fakat bunun ne kadar süreceği konusunda "gerçekçi" bir açıklama yapılmıyor. Kendi tedbirinizi almanız gerekiyor.
Böyle bir enflasyon ortamında hayatta kalmayı ve mümkün olduğu kadar hasarsız bir şekilde süreci atlatmayı nasıl başaracaksınız? İşte bu konudaki önerileri 3 farklı ekonomistin açıklamalarından sizin için derledik.
Bugün satın alınmayan malın fiyatı, gelecekte çok büyük olasılıkla artacak ama gelirler aynı oranda artmayacağından, bugün satın almak her zaman daha kârlı. Bu da tasarrufların küçülmesine neden olurken, hane halkının borçlanma eğilimini güçlendiriyor.
Bu durumun tam tersi uzun yıllar Japonya’da yaşandı. Dezenflasyonun olduğu, yani fiyatlar genel seviyesinin düştüğü Japonya’da, insanlar "nasıl olsa alacağım şeyin fiyatı düşecek" diye düşünerek çok acil olmayan tüketimlerini sürekli olarak erteledi. İnsanların, tüketimi bu kadar kısmasının ekonomi üzerindeki negatif etkisi ise oldukça büyük oldu.
Taksitle bir eşya almayı düşünüyorsanız hemen almalısınız çünkü fiyatlara düzenli olarak zam geliyor. Taksitle alamıyorsanız, elinizde para varsa onunla almalısınız. Ondan sonra da hiçbir şey almamanız gerekiyor bu süreç bitinceye kadar. Elinizdeki parayla, yatırımdan kazandıklarınızla dişinizi sıkıp, sürece tahammül etmelisiniz.
Bu süreç bittikten sonra fiyatlarda bir durulma olacaktır, ondan sonra reel efektif kurda yeniden yükselişler olacaktır, Türk Lirası yeniden değer kazanmaya başlayacaktır, yeniden alım gücünüz artmaya başlayacaktır. O zaman harcamanızı yapabilirsiniz.
Enflasyonun altında bir oranda kredi alabiliyorsanız, özellikle büyük satın almaları karşılayabilmek için borç alabilirsiniz. Enflasyon ilerleyen zamanlarda kredinin geri ödenmesini kolaylaştıracaktır.
Sürekli olarak fiyatı artan, çok fazla yer kaplamayan ve sürekli ihtiyacınız olacak ürünleri enflasyonist ortamda toptan almak çok faydalı olacaktır.
Yüksek enflasyonun olduğu ortamda yatırım yapmak, normal zamanlarda yapılacak yatırım tercihlerine göre oldukça zordur. Çünkü hesaba katmanız gereken değişken sayısı, enflasyon arttıkça artar. Üstelik yatırımınızın reel getirisini yani enflasyondan arındırılış getirisini de hesaplamak zorlaşır.
Kişiye göre enflasyonun değişkenlik göstermesi de bir hayli önemlidir. Sizin birey olarak giderlerinizin büyük bölümünü oluşturan kalemlerdeki enflasyon oranı manşet enflasyondan yüksekse, bu durumda sizin bireysel enflasyonunuz da resmi enflasyona göre daha yüksek olacaktır. Dolayısı ile, yatırımınızdan elde etmeniz gereken getiri de fazla olmalıdır. Bu sebeplerle enflasyonist ortamda doğru yatırımı yapabilmek, gerçekten çok karmaşık bir süreçtir.
Barınma, insanın temel ihtiyaçlarından biri olduğu için, resmi enflasyon ya da şartlar ne olursa olsun, fiyatlar genellikle en az enflasyon kadar artma eğilimindedir. Son dönemde ev fiyatlarının ve kiraların çok sert arttığını biliyoruz. Aslında kiraların sert artmasının temel sebeplerinden biri hissedilen enflasyon ve manşet enflasyon arasındaki farktan kaynaklanıyor.
Gayrimenkul sektörü, hayatın ve matematiğin gerçekliklerine yakın hareket ederek, yatırımcısını enflasyondan korumayı başarıyor. Fakat yüksek enflasyonun uzun sürmesi durumunda, kredi faizleri de yüksek kalacağından, gayrimenkul sektörü reel getiri sunmayabilir. Fakat sizi enflasyondan koruma ihtimali oldukça yüksektir.
İyi bir konumdan gayrimenkul almalısınız, herhangi bir yerden değil. Emlak alırken iyi inceleyip öyle karar vermeniz gerekiyor; ve bu emlağı, bu süreç tamamlandıktan sonra da satmak üzere almalısınız, tutmak üzere değil.
Çünkü bu süreç bir gün tamamlanacak. Faizler ciddi bir şekilde yükselecek ve faizler ciddi bir şekilde yükseldiği zaman halkın alım gücü zaten düşük olduğu ve konut fiyatları zaten tavana çıktığı için, üstüne bir de faizler yükseldiği zaman bir şey satması zor olacaktır.
Hiçbir şey satamayacak hale gelenlerin bir kısmı o faizleri de ödeyemeyecekleri için iflas durumuna geleceklerdir ve ellerindeki varlıkları ucuza satmaya çalışacaklardır. Elinizde patlamaması için satmak amacıyla almalısınız.
İthal ürünler döviz cinsinden fiyatlanır ve güncel kur ile TL’ye dönülerek satılır. Dolayısıyla yüksek enflasyondan etkilenme oranı düşüktür. Türkiye’de son yıllarda otomobil alıp 4-5 sene kullandıktan sonra aldığı paraya aracını satabilenlerin hikayesi budur.
Aslında finansal okur yazarlığı belli bir seviyede olanlar, o otomobili aynı paraya sattığında reel getiri olarak para kaybettiğini ve o parayla aynı otomobilin yenisini alamayacağını bilir, fakat yine de ne olursa olsun bir tüketim malının birkaç yıl kullanıldıktan sonra bile aynı fiyata satılabilmesi, o ülkedeki enflasyon açısından net bir göstergedir.
Borsa yatırımını doğrudan yapabilirsiniz ya da bir yatırım fonu üzerinden yapabilirsiniz. Yatırım fonu üzerinden yapıyorsanız fonun izahnamesine bakmalı, fonun karşılaştırma ölçütünde hisse senedi oranının mümkün olduğuna dikkat etmelisiniz.
Yani %80 yazıyorsa bu düşüktür, en azından %90 olmalı, hatta %95; mümkünse üstü olmalı. Ondan sonra yönetim ücretine de bakmalısınız. Fahiş yönetim ücretleri olmamalı. Bir fon almanız şart değil; üç dört tane alabilirsiniz, biri kötü giderse diğerleri iyi gidebilir.
Hisse senedinin kendisini almak istiyorsanız, ki bu sayede yönetim ücreti, masrafı ödemiyorsunuz; o zaman cazip hisseler alabilirsiniz (bunları kendiniz araştırabilirsiniz). Yurt dışında işleri olanlar, dövüz getirisi olanlar daha tercih edilebilir. Bunlardan 15 hisselik portföy oluşturabilirsiniz, %20’si en azından bankacılık hisseleri olabilir.
Trade yapma konusunda iyi bir seviyede değilseniz, aldığınız dolarları tutmakla yetinebilirsiniz. Paranız oldukça da ekleme yapabilirsiniz. Dolar alarak enflasyon karşısında kendinizi fazla koruyamayabilirsiniz. Çünkü önce dolar artıyor, enflasyon arkadan geliyor. Dolar zaten yeterince arttı, bundan sonra belki biraz daha artacaktır fakat enflasyonu karşılayabilecek kadar artamayabilir.
Altın hem üretimi sınırlı olması hem de son yıllarda tüm dünyada basılan çok büyük miktarlardaki paranın banknotlara olan güveni sarsması nedeniyle, bu gibi enflasyonist ortamlarda, uzun vadeli koruyucu bir kalkandır. Dönem dönem oynak hareketler izlesek de enflasyonun yüksek olduğu bir ortamda, altın fiyatlarının çok uzun süre sabit kalması, genel finans teorisi için pek kabul edilebilir bir durum değildir.
Genellikle halkın finansal okuryazarlığının düşük olduğundan şikayet edilir. Ancak uzun vadeli verilere bakıldığında, halkın getiri konusunda doğru analizler yaptığı ve doğru tercihlerde bulunduğu görülüyor.
Burada döviz yatırımları konusunda hane halkı ile devletin çıkarlarının çatıştığı söylenebilir. Hane halkı döviz yatırımlarına ağırlık vererek, bir şekilde döviz fiyatının artmasına da katkı vermiş oluyor. Fakat enflasyonun hırpalayıcı etkisinden korunmak isteyenlere aslında çok da fazla seçenek bulunmuyor.
Maaşınızda enflasyon oranından daha az olan herhangi bir artış, fiilen bir maaş kesintisi anlamına gelir. Alım gücünüz düştüğü için gerçek ücretiniz düşer. İşçilerin, işçi sendikalarının enflasyonun etkilediği işçilerin yıllık ücret artışları için pazarlık yapması gerekiyor.
Fakat bu gerçekleşinceye kadar, vatandaş olarak "hissedilen enflasyonu" olabildiğince az hissetmek için uğraşmak gerekiyor.
Kaynaklar:
Yorumlar (0)