Dışarıdan bakınca estetik olarak gözümüze güzel gelen ve koleksiyoncuların ilgisini çeken bu cam şişelerin içinde ne vardı? Üstündeki yazılar ne anlama geliyordu? Neden hayati bir önem taşıyordu?
Gelin 1800’lü yıllardan itibaren karşılaşabileceğimiz ve işlevi ise hayat kurtarmak olan şişelerin ardındaki gizemi birlikte çözelim.
Sanayi Devrimi döneminde, insan tüketimi için uygun olmayan ancak başka durumlar için fayda sağlayabilen birçok kimyasalın ucuz üretimine izin verilmesinin yanı sıra evlerde de bulundurulabiliyordu.
Bu nedenle 1800’lü yıllarda birçok kaza sebebiyle zehirlenme vakaları ortaya çıkmıştı. İnsanların bir kısmı okuma yazma bilmiyordu ancak tek sebep bu değildi. Okuma bilenler de ambalajlar ve kötü etiketler nedeniyle kazaya kurban gidebiliyordu.
Ev içi elektrikli aydınlatma, 1920 ila 1930’lu yıllarda hâlâ tam olarak yaygınlaşmamıştı. Yani kolayca karışabilecek şişelerin ölümcül bir madde içermesi durumunda, yalnızca baş ağrısı için ağrı kesici ararken zehir içebilirdiniz.
Ya da bir yerinizi kestiğinizde karanlıkta kanlar içinde ve panik hâlinde ecza dolabında acınızı dindirecek bir ağrı kesici ve sargı bezi ararken yanlışlıkla zehir içmeniz imkânsız değildi.
1829 yılında New York, zehir şişelerinin “zehir” sözcüğüyle etiketlenmesini zorunlu kıldı. 1853’te ise Amerikan Eczacılık Birliği, kafatası ve çapraz kemikleri içeren bir görselin de olabileceği şekilde bu zorunluluğu güncelledi.
Ardından, 1872 yılında Amerikan Tabipler Birliği, şişenin bir tarafına kabartmalı bir yazı eklenmesini önerdi. Böylece şişeler, dokunuşla ayırt edici bir his uyandıracak şekilde yeniden tasarlandı. Şişeye dokunanlar “zehir” kelimesini seçebilecekti.
Bir süre sonra şişeler de farklı biçimlerde üretildi. Tabut şeklinde olanlar da vardı, kafatasları da, altıgenler de…Yani başta söylediğimiz gibi, bu kabartmalı ya da garip şekilli şişelerin tek amacı olası tehlikeli ve ölümcül kazaların önüne geçerek hayat kurtarmaktı!
Yorumlar (0)