Haziran ayında hem yerli hem de yabancı yazarların kaleminden çıkan, maceradan gerilime, kişisel gelişimden felsefeye birçok farklı türde kitap, listelerin üst sırasına yerleşmeyi başardı.
Siz de haziran ayının en popüler kitaplarına göz atarak, edebiyat dünyasında neler olup bittiğine dair bir fikir edinebilir ve belki de okuyacak yeni kitabınızı bulabilirsiniz.
Haziran ayının en çok satan kitabı, yazdığı komedi dizileriyle de bildiğimiz Gülse Birsel’in Beni Gözünüzde Büyütmeyin! kitabı oldu.
Mutsuz olmak için milyonlarca sebep bulabilirsiniz: Ekonomi, ülkenin hali, küresel ısınma, gelecek kaygısı, iyi dönerin artık çok zor bulunması… Ama gülmek için çok sağlam bir sebep var. Hayattayız. Ve arabesk rap’çiler öyle düşünmese de hayat güzel ve yaşamaya değer! Bu elinizdeki kitap belki de sizin küçük çaplı ve hesaplı terapiniz. Kaybettiğinizi düşündüğünüz, oysa kanepe minderinin arasına kaymış neşeniz. Aklıma gelenlere kendi kendime güleceğime, dedim anlatayım da hep beraber gülelim. O zaman anlatıyorum… diyor Gülse Birsel.
“Stand up tadında kolay okunan yazarın dizilerini ve filmlerini özleyenler için bir kuple Gülse Birsel.”
Kitabı incelemek ve satın almak için buraya tıklayabilirsiniz.
“Mutluluk sadece önemli sandığımız seçimlerde mi gizli?”
İngiliz edebiyatının önemli isimlerinden Matt Haig; Nora’nın pişmanlıklara, ihtimallere ve yeniden seçme imkânına dair çıktığı bu yolculukta, ona eşlik edecek okurlara sürükleyici ve insanın en temel sorunlarını konu alan bir kurgu sunuyor.
"Yaşamla ölüm arasında bir kütüphane var," dedi. "Bu kütüphanedeki raflar sonsuza kadar gider. Her kitap yaşamış olabileceğin başka bir hayatı yaşama şansını sunar sana. Farklı seçimler yapmış olsan, şu an nasıl bir hayatın olacağını görürsün. Pişmanlıklarını telafi etme şansın olsaydı, bazı konularda farklı davranır mıydın?"
Farklı kariyerler, farklı eşler, farklı arkadaşlar, farklı şehirler arasında gidip gelen Nora’nın aklı sorularla doluyor. Mutluluk sadece önemli sandığımız seçimlerde mi gizli? Yanlış giden her detayın sorumlusu gerçekten biz miyiz? Hayatı yaşanılır kılan ne? Yanlış bir karar insanın tüm hayatına mal olabilir mi?
“Bu kitapta iki ana başlık öne çıkıyor. Hayatın sonsuz olasılıkları var ve yanlış seçim yapmaktan duyduğumuz pişmanlıklar bizi ölüme kadar götürebilir. Anladığım kadarıyla kişisel tecrübelerini bir kadın kahraman üzerinden anlatmış Matt Haig. Aslında pişman olmak gerçekten de kadınlara mı özgü, yoksa kadınlara pişman olmak daha fazla mı dayatılıyor. Bu da kitabın içinden çıkarılabilecek bir alt sorun. Roman tarzında yazılmış bir öğütleme kitabı diyebiliriz. Ama anlatımı Jack London’un Yıldız Gezgini kitabına ve Filibeli Ahmet Hilmi’nin A’mak-ı Hayal kitabına benziyor. Hayattan hayata sıçrama teması çok çekici. Kitabın edebi yönü sonuna doğru toparlayıp, güçleniyor olsa da büyük bir tat almak mümkün değil. Yine de çok etkileyici ve yüreğinize dokunmayı başarıyor.”
Kitabı incelemek ve satın almak için buraya tıklayabilirsiniz.
Yayımlandığında ülkesinde yasaklanmasına rağmen, bir hayat öyküsü okumamış da sanki bir hayat yaşamış olduklarını söyleyen okurlarının her geçen gün artmasıyla bir "modern klasik"e dönüşen kitap listemizin üçüncü sırasında yer alıyor.
Aile servetini yiyip tükettiği gençlik günlerinde, uzun bir hayatın ona neler sunacağından habersizdir elbette Fugui. Yıllar sonra, yaşlı öküzüyle tarlasını sürerken tanıştığı bir yabancıya hayatından söz etmeye başladığında, şımarık bir gencin başına gelenlerden fazlasını sayıp dökecektir bu yüzden: Fugui, kendisiyle birlikte altı insanın hayatını, kaderin sürprizlerini, yaşamın acılarını ve sevinçlerini anlatır. Onun dilinden -daha doğru bir ifadeyle Yu Hua’nın kaleminden- dökülenler, insanlık durumlarına dair epik bir romana dönüşür böylece. Basit bir anlatım, güçlü bir anlatı doğurur: Sabanın toprakta bıraktığı izlere benzer kâğıt üzerinde satırlar. Yaşamın her şeyi kapsaması gibi, Yaşamak da hayatı olduğu gibi kucaklar. Doğumları ve ölümleri, mutsuzlukları ve umutlarıyla...
“Sürükleyici, ilerleyen sayfalarda okurken yanınızda mendil bulundurun. Ne günler yasanmış okuyup görün.”
Kitabı incelemek ve satın almak için buraya tıklayabilirsiniz.
“Bu fotoğrafa bakarken dili yitirdiğimi hissettim. Onu bütünüyle özgür, tüm bedeniyle geleceğe doğru yol alırken görmek, aklıma babamla paylaştığı yılları, maruz kaldığı aşağılamaları, yoksulluğu, yirmi beşle kırk beş yaşları arasında, başka kadınlar hayatı, özgürlüğü, yolculuğu, kendini tanımayı tecrübe ederken, eril şiddet ve sefalet tarafından yaşamından koparılmış, neredeyse yok edilmiş yirmi yılı getirdi.”
Bir Kadının Kavgaları ve Dönüşümleri’nde annesini anlatıyor bu kez Edouard Louis. Kırk beş yaşına vardığında isyan bayrağını çeken, arzuladığı gibi yaşamayı seçerek yavaş yavaş özgürleşen, sonunda kendini keşfeden bir kadının hikayesini kendi gözünden aktarıyor. Çocukken farklı bir anneye sahip olma arzusuyla bugün onu her şeye rağmen özgür ve mutlu bir kadın olarak görme deneyimi arasındaki anlatısında hayatlarımızı yöneten zalim sistemleri ve onlardan kaçış olasılığını da ele almaktan kaçınmıyor- yine çekincesizce, yine güçlü bir şekilde.
Kitabı incelemek ve satın almak için buraya tıklayabilirsiniz.
Son dönem Japon edebiyatının parlayan ismi Hiromi Kawakami’den, bir başınayken sıradan duran ama bir eskici dükkânında yan yana geldiklerinde neredeyse sihirli bir bütün yaratan insanların –ve eşyaların– yalın, neşeli ve biraz da hüzünlü öyküsünü dinliyoruz.
Hitomi, civardaki bir eskici dükkânında çalışmaya başlayınca kendini sıradışı insanların arasında bulur: birkaç eş eskitmiş, muzip ve patavatsız Bay Nakano; onun hiç evlenmemiş, ressam kız kardeşi Masayo; tuhaflık derecesinde içine kapanık –ama her nasılsa Hitomi’nin gönlünü çalacak– genç Takeo; her gün dükkâna girip çıkan türlü huyda insan ve sırlarla dolu onlarca eşya. Herkesin ve her şeyin bir hikâyesinin olduğu bu dükkânda Hitomi hayatı, aşkı ve insanlar ile sırlar arasındaki zarif dansı keşfetmeye başlar.
“Kitabı bir günde kolaylıkla bitirdim diyebilirim, beni hiç sıkmadı ve çok akıcıydı. Farklı yönü olan insanları birleştiren bir dükkân Nakano eskici dükkânı, her gün envai çeşit insan geliyor ve bunların arasından birkaç kişinin olaylarına değiniyor ama benim en çok hoşuma giden dükkânın ana üyelerinin arasındaki muhabbet oldu. Gerçekten çok hoş bir kitaptı.”
Kitabı incelemek ve satın almak için buraya tıklayabilirsiniz.
Yılın bilim kurgu romanı Üç Cisim Problemi’ni de bu listeye dahil etmezsek olmazdı. Son zamanda çıkan dizisi üzerine de okurların merak edip aldığı bu kitapta; gizli bir askeri proje, uzaylılarla iletişime geçmek için uzaya sinyal gönderir. Bu sinyali yakalayan, yıkımın eşiğindeki bir uygarlık ise Dünya’yı kendisi için istemektedir.
“Bilim kurgu sevenler için harika bir seçenek. Ayrıca ilk kitabın devamı olan karanlık orman ve ölümün sonu da uzun bir serüveni vadediyor. İlk olarak yazarın fizik bilgisini taktir etmemek elde değil, tabii ki bir miktar eğip bükmesi gerekmiş olsa da ilk bölümler yorucu bir fizik içeriyor. Bıkmadan devam ettiğiniz de ise kesinlikle klasikler arasında yerini alacak bir serüvene doğru ilerliyorsunuz. Dizi olarak da seçeneğiniz olmuş olsa da önce kitabı okuyarak dizisini izlemenizi şiddetle tavsiye ederim.”
Kitabı incelemek ve satın almak için buraya tıklayabilirsiniz.
“Hakikaten benim gördüğüm manzarayı gördükten sonra yapılacak şey, derhal bütün kuvvetimizi, bütün önemli vasıtalarımızı, bütün servet kaynaklarımızı -ki İstanbul’da toplanmıştı- bunların tamamını bir an önce Anadolu’ya atmak ve derhal hükümeti Anadolu’ya nakletmek, ateşkes hükümlerine aykırı yapılan en ufak bir harekete karşı derhal kuvvet kullanmak gerekiyordu. Ve ben onu yapmak istiyordum.”
Mustafa Kemal Atatürk’ün, 2 Şubat 1923’te İzmir’de yaptığı bu konuşma, nutuktan çok bir liderin halkıyla sohbeti olarak okunabilir. İzmir’in kurtuluşundan kısa bir süre sonra yapılan bu toplantıda Atatürk, farklı kesimlerden insanlara hayalindeki Türkiye’yi anlatır, eğitimden kadın haklarına, dinden askeriyeye çeşitli konulardaki düşüncelerini halkla paylaşır.
İzmir konuşması, büyük badireler atlatmış bir halkın lideriyle samimi ilişkisini, liderin halkına hesap verebilirliğini göstermesi açısından da önemli bir belge.
“Her kütüphanede bulunması gereken zamansız eser!”
Kitabı incelemek ve satın almak için buraya tıklayabilirsiniz.
Hayat üzerine düşünmek ve farklı yolları denemek isteyenler için başucu kaynağı olabilecek bir kitap, Hayat En Çok İyileri Kırar: Kırıldığımız Yerden Güçlenmenin Yolları.
Günümüzde dünyanın kötüye gittiği ve her şeyin bozulduğu yönünde genel bir kanı var. Hemen herkes dünyadaki olumsuzluklardan ve hayatında eksik gördüklerinden şikâyet ediyor. Hepimiz bir yandan günlük rutinler içinde yaşam mücadelesi verirken bir yandan da kendimizi gerçekleştirmek ve anlamlı bir hayat yaşamak istiyoruz.
İşte böylesi dönemlerde nereden başlayacağımızı, nasıl bir yol izleyeceğimizi bilemiyor ve anlamı, farkındalığı, öz disiplin ve sağlam iradeyi bize hatırlatacak "bir bilgeye" ihtiyaç duyuyoruz.
Yarım asırlık mesleki kariyeri, yetmiş yılı aşkın yaşam tecrübesiyle psikolojiyi bilimsel temelinden uzaklaşmadan geniş kitleler için anlaşılır kılan Acar Baltaş, tam da bu noktada yeniden ayağa kalkmak için enerjimizi doğru yere koymamız, gücümüzün ve yetkinliklerimizin farkında olmamız için bize kapı aralıyor. Eğer siz de “Enerjimizi nasıl doğru yere koyabiliriz? Değişim her yaşta mümkün müdür? İşyerinde huzurlu bir ortamı nasıl yaratabiliriz? Aşk, evlilik ve cinsellik konusunda bilmemiz gerekenler nelerdir?” gibi sorulara cevap arıyorsanız bu kitaba bir göz atabilirsiniz.
“Aileler, gençler, yönetici ve öğretmenler için çok mühim bilgiler var. Kesinlikle öneriyorum. Kitaptaki her başlık çok yararlı.”
Kitabı incelemek ve satın almak için buraya tıklayabilirsiniz.
Mutluluğa nasıl kavuşuruz? Öfkemizi kontrol etmenin en etkili yolu nedir? Başarının gerçek ölçütü ne olmalıdır? Kederimizin üstesinden gelip hayatımıza nasıl bir anlam katabiliriz? Tüm bu soruların ve daha fazlasının cevabı Stoacı felsefenin özünü oluşturur. İşte Stoacının Günlüğü de bu antik bilgeliği temel alan faydalı bir rehber görevi görüyor.
Sanatçılardan aktivistlere, imparatorlardan savaş kahramanlarına kadar tarihin büyük isimlerinin gizli silahı olan Stoacılık prensipleri, eyleme geçmek isteyenlerin felsefesi olarak yüzyıllar boyu bir ışık gibi parladı. İnsan deneyiminin laboratuvarında son iki bin yıldır test edilen bu zamansız bilgiler modern hayatın karmaşasını anlamlandırabilmek adına oldukça önemli.
“Kitap, kişisel gelişim konusunda güzel fikirler içeriyor. Tarihsel kaynaklara dayanması önemli. Çevirisinde herhangi bir olumsuzluk görmedim. Hayatın hemen her alanı ile ilgili davranışsal fikirler veren bir kitap. Her güne 1 sayfa gelecek şekilde tasarlanmış ve bu anlamda okuyucuyu sıkmadan kitabın tamamının okunması mümkün olacaktır. Okumaya değer bir içerik olduğunu düşünüyorum. Roman gibi değil de kendini vererek ve öğrenme çabası sarf ederek okunması durumunda gerçekten faydalı olabileceğini düşünüyorum.”
Kitabı incelemek ve satın almak için buraya tıklayabilirsiniz.
“Tanrım bir kaçabilsem! Lütfen bana bir şans ver! Kaçmam gerek! Hem de hemen! Kapılardan, pencerelerden, çatıdan! Nereden olursa olsun!”
Listemizin son kitabı Victor Hugo’ya ait. Victor Hugo, edebiyat dünyasında klasik kabul edilen eserler yazmış en ünlü Fransız yazarlardan. Kitap içerisinde tam olarak neden ölüm cezasına çarptırıldığı bilinmeyen bir mahkûmun giyotin ile idama gitmeden önceki son günlerini anlatılıyor.
Yazar eserinde kamu vicdanını etkilemeyi ve idam cezasına karşı bir protesto hareketi başlatmayı amaçlamış ve bunda da başarılı olmuş diyebiliriz çünkü eser yazıldığı dönemde büyük ses getirmiş ve idam cezasının kaldırılması için tartışılmaların başlamasına neden olmuş.
Kitabı incelemek ve satın almak için buraya tıklayabilirsiniz.
Yorumlar (0)