Motorsporlarının zirvesi olarak kabul edilen, dünya çapında milyonlarca kişinin takip ettiği Formula 1, takımların ve yarışçıların en üst düzey performanslarını sergilemeleri gereken bir spor. Bu sporda yer alan herkes en büyük riskleri almak ve sonuçlarını olumlu yönde elde etmek zorunda.
Bir spor dalını daha da ilgi çekici yapan şey de elbette mücadele hissini ne kadar iyi yansıttığıdır. Milyonlarca Formula 1 hayranının da söyleyebileceği üzere bu sporda mücadele tüm saflığıyla yer alıyor. Sporu takip etmeyenler, takip etse bile çok da araştırmayanlar için gelin F1 hakkındaki 15 inanılmaz şeye bakalım:
Bir Formula 1 aracının ne kadar hızlı bir şekilde hız kazandığına inanmak belki de görmediğiniz sürece inanmayacağınız bir şeydir. Ancak biz yine de söyleyelim. Bu araçlar genellikle 4 saniye içerisinde 160 kilometre/saat hıza çıkmakla kalmıyor, aynı zamanda bu süre içerisinde duruyor.
F1 araçları, her bir takım tarafından kendi bünyesindeki mühendislerin yaptıkları çalışmalarla hayat buluyor. Takımlar bu araçların net maliyetini hiçbir zaman açıklamasa da tahmin edilen miktar 7 milyon dolar seviyesinde. Üstelik bu fiyatın içinde takımın AR&GE tarafına harcadığı miktar da yer almıyor, yalnızca aracın kendisi.
Formula 1 araçlarının 320 km/sa hızında yarıştıklarını görmüşsünüzdür. Peki bu gücü durduran frenlerde durum ne? İşte bu dev gücü durduran frenler, hemen hemen erimiş bir lav kadar sıcak olabiliyorlar. Geçmişte yarışlarda gördüğümüz termal kameralar geri dönse de lastiklerin içerisindeki kırmızı noktaları yeniden görebilsek diyoruz.
F1 araç mühendisleri, bir F1 aracının soğuk durumdayken çalıştırılamayacağını sürekli aktarıyor. Bu nedenle araçlar kullanılmadan önce ısıtılıyorlar. Ayrıca bir F1 aracını çalıştırmak, yalnızca F1 pilotunun çabasıyla yapılamıyor. Bu işlemde takım içinde bulunan birçok mühendis görev alıyor.
Evet, yanlış duymadınız: Her bir araç, tam 80.000 parçanın bir araya gelmesiyle meydana geliyor. Üstelik bu parçaların her biri birbiriyle müthiş derecede uyumlu olmak zorunda. Bu noktada mühendislere çok büyük yük düşüyor, zira daha önce uyumsuz parçaların, hatta tek bir vidanın bile yaşattığı sıkıntıları gördük.
F1 takımları, geçmişte bir sezon için yalnızca 8 motor kullanabiliyordu. 20 yarışlık bir sezonda bu durum 2,5 yarış başına 1 motor anlamına geliyordu. Bu limit altında bile takımlar motorlarını idare etmekte güçlük çekiyorlardı. Bu noktadan motorların ömrünün ne kadar kısa olduğunu anlayabilirsiniz. Ayrıca günümüzde bu limitin daha zorlayıcı bir seviyeye, sezon başına 3’e çekildiğini de belirtelim.
F1 pilotları, araç içerisindeki dayanılmaz sıcaklıktan ve sürekli hareket halinde olduklarından epey kalori yakıyorlar. Bu kaloriler de genellikle 4 kilogram seviyelerinde kilo kaybına neden oluyor. Zaten sürücülerin yarış öncesi bol sıvı tüketmeleri de bundan kaynaklanıyor.
F1 yarışlarında kilo kaybeden taraf yalnızca pilotlar olmuyor. F1 araçlarındaki lastikler de aşınmadan dolayı 0,5 kilogram kadar kayıp yaşıyor. Yüksek hız, aşırı güçlü frenleme, 200 km/sa hızla viraj alma gibi durumlar, lastiklerin aşırı aşınmasına ve zaman zaman parçalanmasına neden oluyor.
F1 yarışları esnasında parçalanan lastikler, kazalar sonucunda havaya saçılan araç parçaları gibi birçok şey F1 pilotlarının hayatını tehlikeye sokuyor. Özellikle 300 km/sa hızla giderken en ufak bir şey kafanıza çarpma riskine sahipse, kaskınız da o denli güçlü olmak zorunda. Buna bir örnek olarak Felipe Massa’nın 2009 yılında yaşadığı kazayı yukarıdan izleyebilirsiniz.
F1, günümüzde maalesef kadınları görebildiğimiz bir spor dalı değil. Geçmişte birkaç kadın pilot F1 pistlerinde yarışmış olsa da bu pilotlar diğer pilotların başarısına yetişemediler. Ancak Lella Lombardi isimli bir kadın pilot, 1975 yılındaki İspanya GP’sinde yarım puan kazanmayı başardı ve puan kazanan tek kadın pilot olarak tarihe geçti.
F1 araçlarının uçakların tersine mühendislik işlemine girmesiyle ortaya çıkmış olabileceğini söyleyebiliriz. Uçaklar havada kalmak için nasıl bir kaldırma kuvveti oluşturuyorlarsa F1 araçları bu kuvveti tersine çevirerek kendilerini yere yapıştıran bir kuvvet oluşturuyorlar. İşte F1 araçlarındaki bu bastırma kuvveti, bir F1 aracının baş aşağı hareket etmesini mümkün kılıyor— elbette yüksek hızlarda.
Heyecanla beklediğimiz F1 yarışlarını mümkün kılan, bu yarışlarda liderleri lider yapan kişiler aslında bizim hiç görmediğimiz kişiler. Bir F1 takımı, yaklaşık 1.000 personele ev sahipliği yapıyor. Bu çalışanlar birçok farklı alanda, aracın geliştirilmesinden yarış stratejisine görevler yapıyorlar. Günümüz şampiyon takımı Mercedes-AMG Petronas’ın yalnızca kendi ana üssünde bile 950 personel bulunuyor.
Bir F1 aracı gördüyseniz, sporun içinde olan birisi değilseniz araçların direksiyonu elbet garibinize gitmiştir. Bu direksiyonlarda bulunan her bir düğme ayrı bir işleve sahip. Aracın motor gücünden torka, fren dengesinden radyoya ve pilotun içeceğine tüm kontroller buradan yapılıyor.
F1’de de neredeyse her spor dalında olduğu gibi sürücüler kendilerini temsil eden bir numaraya sahiptirler. F1 tarihi boyunca uğursuz sayılan 13 sayısı, yalnızca 1963 Meksika ve 1976 İngiltere GP’lerinde görüldü. Elbette bu numarayı alan bir kişiyi gören herkes o dönemde şaşkına döndü.
F1 camiası hakkındaki son bilgiyi, bu spordan uzak olan kişiler için verelim. Formula 1 araçları, 2005, 2006, 2007, 2008, 2009 ve 2010 yıllarında İstanbul Park pistinde birbirleriyle kıyasıya mücadele ettiler. Öyle ki İstanbul Park, dünya çapında birçok F1 hayranı tarafından en iyi pistler arasında değerlendiriliyordu.
Yorumlar (0)