Bu hatalar yine de seriye zarar vermeye yetmiyor. Ne de olsa bu filmlerin çok kısa sürelerde ve düşük bütçelerde çekilmesi gerekiyordu. Neyse ki oyuncuların adeta ailemizin bir üyesiymiş kadar samimi oynamaları ve Rıfat Ilgaz’ın yaratıcılığı sayesinde bu kusurlar serinin tuzu biberi oldu en fazla.
İşin garip tarafı, seri bizi her seferinde hipnozu altına alacak kadar etkilediği için olsa gerek bu hataları fark etmek oldukça güç. Bu hatalardan da anlıyoruz ki "Hiçbir şey kusursuz değildir".
İşte gözünüzde serinin değerini düşürmeyecek olan, hem şaşırtan hem tebessüm ettiren o hatalar:
Evet, Ayşen Gruda aynı seride iki farklı karakteri canlandırıyor. İlk filmde bilgi yarışmasının sunucusu iken serinin 3. filminde öğrenci olarak yer alıyor.Üstelik aradan 3 sene geçmesine rağmen yaş olarak epey küçülüp lise öğrencisine dönüşüyor.
Videoda dakika 3.26 iken sunucu "X ışınlarının diğer adı nedir?" sorusunu yönelttiği esnada radyo sinyali karıştığı için kopya gelmez ve karışıklık olur.
İnek Şaban, sinyaller karıştığı için sorunun cevabı gelmeyince "Efendim, röntgen vardır, sonra bir de röntgencilik vardır..." diyerek saçmalamaya başlar. Sunucu "Yanlış!" der.
Oysa İnek Şaban doğru cevap vermiştir. X ışınlarının diğer adı röntgendir. Bu hataya neden olan şey, sorunun yanlış sorulması olabilir. Aslında "Röntgenin diğer adı nedir?" sorusu sorulmalıydı, bunu duyan İnek Şaban da "röntgencilik"ten bahsetmeliydi.
Soruyu soran Ayşen Gruda belli ki cevapla soruyu yanlışlıkla yer değiştirmiş. Bir diğer ihtimalse soru doğru sorulmuş olabilir ancak senaryoyu okuduğu için doğru cevabı bilen Kemal Sunal, doğaçlama yaparken röntgenden bahseder. Ayşen Gruda da bozmadan devam etmiş olabilir.
Üstteki bilgi yarışması videosunda 4.05’te yarışmacı olarak sahnede yer alan gözlüklü kız, 2 saniye sonra seyircilerin arasında kendisini alkışlıyor.
Kızın aynı anda iki yerde olabilmesini kuantum dolanıklığı ile açıklayabiliriz ya da bir ikizi olabilir ancak nedeni bariz bir şekilde kurgu hatası.
Çünkü bu kız, sahneye çıkmadan önce seyircilerin arasındaydı. Yanlışlıkla o anları alıp araya eklemişler.
Tünel kazıp Mahmut Hoca’nın odasına çıkılabilmesi için iki ortamın da zeminde olması gerekir değil mi? Ama bazı sahnelerden bilgiğimiz kadarıyla Hababam üst katta!
Gördüğünüz gibi Mahmut Hoca’nın odası, Hababam’ın alt katında. Üst kattaki sınıftan açılan tünel nasıl oldu da alt kattan çıkabildi, portal mı bu?
Alttaki öğrencinin sigara içmesinden dolayı dumanlar üst kata çıkmaya başlar. Buradan da anlarız ki Hababam net bir şekilde başka bir sınıfın üst katındadır. E hani altında Mahmut Hoca’nın odası vardı?
Bir diğer sahnede ise Mahmut Hoca öğretmenler odasındayken, üst kattan gelen tepinme seslerini duyar. Mahmut Hoca, üstteki sınıfın hangisi olduğunu sorunca "Hababam" yanıtını alır. E hani Hababam başka bir sınıfın üstündeydi?
Ve yine buradan da anlaşılacağı üzerine tünel kazmak mümkün değil. Hababam’ın, teneffüs zili çaldığında Hafize Ana’yı ezercesine üst katın merdivenlerden indiğini ya da yatakhaneden çıkıp üst kattaki sınıfa gittiğini de biliyoruz üstelik.
Kafamız allak bullak... Hababam zeminde mi, üst katta mı? Üst kattaysa başka bir sınıfın üstünde mi, öğretmenler odasının üstünde mi?
Sürekli sınıf değiştiriliyor olsaydı bile sınıfların içi aynı görünmezdi ve öğretmenler odası ve müdür yardımcısı odasının da sürekli yer değiştirmesi gerekirdi.
Autocad ile çizilmiş gibi duran kaçış planının aslında bir mühendis tarafından çizildiği ek bilgisini de verelim.
Filmde Dilaver adıyla rol alan ve asıl mesleği mühendislik olan Dilaver Gür, o dönemde İstanbul Yıldız Teknik Üniversitesinde mühendislik okuyormuş ve yönetmen Ertem Eğilmez’in isteği üzerine kaçış planını tahtaya çizmiş.
Çekirdek ailelerde bile herkesin aynı takımı tutması nadirdir. Üstelik kız öğrencilerin tamamı ise Galatasaray’ı tutuyor. Öğretmenlerin tamamı da Beşiktaşlı mı yoksa?
Mahmut Hoca bir sahnede koskoca stadyumda kendi eliyle koymuş gibi Hababam’ı kolayca buluyor. Burada da kolaya kaçılmış sanki.
Boncuk, babası okul taksidini göndermediği için müdür tarafından kovulmak isteniyor. Bunun üzerine Dilaver, ’’Okuyan adamı kovarlar, senin benim gibi adamı da zorla okuturlar.’’ diyor. Hafize Ana ise "Mezun olmasına şurada ne kalmıştı?" gibi bir cümle kuruyor.
Yani Boncuk aslında çalışkan ve o sene lise sondan mezun olacakken müdür tarafından kovulmak isteniyor. Sonra Boncuk’u okutmak için Hababam haraç toplamaya başlıyor, Mahmut Hoca bunları cezalandırmak istiyor ancak nedenini öğrenince Boncuk’un taksidini kendi cebinden ödüyor.
Buraya kadar her şey sorunsuz ancak serinin sonraki filmlerinde Boncuk’u tekrar görüyoruz. E hani sen o sene mezun oluyordun? Hatta Hababam Sınıfı Sınıfta Kaldı’da sınıfta kaldığı için iki kez sınıfta kalıyor.
Ki özel okul olduğu için ve veli toplantılarında ailelerinin iyi halli görünümlerinden anladığımız kadarıyla gerçekten de nispeten varlıklı ailelerin çocukları. Ancak "Hababam Sınıfı Tatilde" filminde okulun kapanması gerektiğinde "Okul kapanırsa bunca gariban çocuk, kış vakti sokakta kalacak" repliği söyleniyor. E hani bunlar şımarık zengin çocuklarıydı?
Ahmet gerçekten çalışkan ama bazı hatalara kurban gitmiş. Bu kilit karakter her nedense filmin ikinci yarısının önemli bir kısmında yok. Bunun sebebi ise sahnelerin farklı zamanlarda çekilip sonradan birleştirilmesi olabilir. Ne hikmetse bir anda köylülere yardım sahnesinde ortaya çıkıyor.
Aslında bu bir senaryo hatası gibi görünse de bir seslendirme hatası. Tarık Akan’ı seslendiren Pekcan Koşar, "Annesine çekmiş, oğlum!" yerine "Annesine çekmiş oğlum." dediği için bir anlam karmaşası yaşanmış.
Ayrıca Damat Ferit ilk filmde evli ve çocukluydu ancak ikinci filmde bundan hiç bahsedilmedi. Hatta Semra Hoca’ya asılmıştı.
Duvara doğru koştukları anda sol tarafa dikkatli bakın, bir otobüsün geçtiğini görebiliyorsunuz.
Yani üzerinden atlayabilecekleri alçak bir duvar varken koskoca duvarı delmek için uğraşmışlar.
Muhtemelen Akil olarak biliyorsunuz ancak ilk filmde Mahmut Hoca’ya Lütfü Hoca olarak tanıtılmıştı (dakika 9.30).
Sonraki filmlerde ne hikmetse ismi Akil oldu. Oyuncunun gerçek isminin de Akil olduğu bilgisini verelim.
Yani Şener Şen kendisi dışında iki karakteri daha seslendiriyor. Daha da garibi, Tulum Hayri’nin sesi diğer filmlerde değişiyor. Bu kez Dinçer Çekmez’in sesini duyuyoruz.
Badi Ekrem karakteri, serinin 2. filmi Hababam Sınıfı Sınıfta Kaldı’yla seriye dahil olduğu için ilk filmdeki seslendirmeler bu nedenle değişmiş olabilir.
Işıkçının kadraja girdiği bir an.
Kız lisesinde öğretmen rolündeyken diğer filmde ise Ferit’in annesi olarak yer alıyor. Ek bir bilgi de verelim, soyadın da anlaşılacağı üzere kendisi Halit Akçatepe’nin annesidir. Paşa Nuri(gazi) rolündeki Sıtkı Akçatepe ise eşidir.
Bu kez zaman atlaması gerçekleşmiş, perdeler de kendiliğinden açılmış.
Her seferinde bıkmadan izlemeye devam...
Yorumlar (0)