Nahrimed Haber

Halkın Söz Sahibi Olması Gereken Bir Çağda 43 Ülkeyi Neden Hâlâ Kral ve Kraliçe Yönetiyor?

Yaşam Halkın Söz Sahibi Olması Gereken Bir Çağda 43 Ülkeyi Neden Hâlâ Kral ve Kraliçe Yönetiyor?
Bir sabah uyandığınızda, ülkenizin başında doğuştan gelen ayrıcalıkla tahta oturmuş birinin olduğunu hayal edin. Şu anda "hayal" etsek de, günümüzde 43 ülke için maalesef bu bir gerçek.

Tarihte belki bu durum, gayet normal karşılansa da günümüzde hâlâ 43 ülkenin monarşi ile yönetilmesi, insanı şaşırtabiliyor.

Peki gerçekten de krallar ve kraliçeler, demokrasi çağında bile nasıl tahtlarını korumaya devam ediyorlar?

Monarşi, insanlık tarihinin en eski yönetim biçimlerinden biri.

monarşi

Mısır firavunlarından Orta Çağ krallarına kadar iktidarın tek elde toplandığı bu sistem, Fransız İhtilali ile sarsılmıştı. 20. yüzyılda imparatorlukların çöküşüyle birçok monarşi tarihe karışsa da, bazıları hâlâ ayakta kaldı. Mesela hepimizin çok iyi bildiği İngiltere, 1688’deki “Şanlı Devrim” ile parlamentonun üstünlüğünü kabul etti, Japonya ise II. Dünya Savaşı sonrası imparatoru sembolik bir role indirgedi.

Birleşik Krallık, Japonya, İsveç gibi anayasal monarşilerde kralların yetkisi törenseldir. Kral Charles, kanunları imzalasa da parlamentoya karşı sorumlu bir hâlde. Japon İmparatoru’nun tek yetkisi de "halkın birliğini simgelemek." Fakat Suudi Arabistan’da durum biraz farklı. Orada Kral hem devlet başkanı hem başbakan.

Halk neden monarklara bağlı?

kral charles

Monarşiye bağlılığın altında tarih ve kimlik, istikrar arayışı, ekonomik fayda ve psikolojik güvence yatıyor. Siyasi krizlerde monarklar, "tarafsız bir liman" işlevi görüyor da diyebiliriz. 1981’de İspanya’da darbe girişimini Kral’ın durdurması bunun önemli bir kanıtı. Ekonomik açıdan katkılarına ise yok diyemeyiz. Britanya Kraliyet Ailesi’nin turizme katkısı, yılda 1.8 milyar £.

Monarşilerin, her ne kadar olumlu etkileri olsa da maliyetleri ve getirisi halk tarafından pek de olumlu karşılanmıyor. Kraliyet harcamaları, gelirlerin önemli bir kısmının saraylara gitmesine neden oluyor. Düğün gibi törenlerin ise maliyetlerini hesaba katmıyoruz bile.

Bugün kraliyet ailelerinin, yumuşak güç ve kültür elçiliği, kriz yönetimi gibi görevleri bulunuyor.

elizabeth

Prens William’ın çevre projeleri, İngiltere’nin yeşil imajını güçlendirirken, Ürdün Kraliçesi Rania’nın kadın hakları savunuculuğuyla ülkesinin modern yüzünü temsil ediyor. Norveç Kralı Harald ise 2011’deki terör saldırılarında halkı birleştiren konuşmasıyla tarihe geçmişti. Dünyanın en rahat ülkelerinin yarısının monarşi ile yönetildiğinden hareketle, monarşinin aslında ne kadar başarılı olduğu fikri hakimdir. 

Tabii halk da bu durum karşısında ikiye ayrılmış durumda. Özellikle monarkların, harcadıklarından fazlasını ülkeye getirip getirmedikleri cumhuriyetçilerle kraliyet yanlılarını karşı karşıya getiriyor. Monarşi yanlılarının en güçlü argümanlarından birisi, monarkın ulusal birliğe katkısıdır. Seçilmiş devlet başkanlarının siyasi rakipleri olacağı, toplumun bir kesimince sevilip bir kesimince eleştirileceği; ancak monarkın doğuştan bu rolde olması ve siyaset dışı konumu nedeniyle tüm kesimlerce benimseneceği savunuluyor.

Monark, ülkenin anne/babası figürüne sahiptir.

monarşi

Etnik ve dini farklılıkların çok fazla olduğu toplumlarda monarşi, halk için ortak bir payda sunuyor. Mesela Belçika’da Kral, Flamanca ve Fransızca konuşan topluluklar arasında birlik sembolü olarak görülürken Tayland’daki Kral, Budist çoğunluk ile Müslüman azınlığı bir arada tutan bir güç olarak saygı görüyor. Ayrıca onlar için Cumhurbaşkanları gelip geçicidir, bugün seçilir yarın gider ama kral her zaman oradadır. Devlet başkanlığının sık sık el değiştirmesi, ülkede bir istikrarsızlık yaratabilir, monarkın ömür boyu süren hizmeti ise bir denge unsurunu oluşturur.

Monarkların siyasete karışmamaları, seçimle gelen iktidar değişimleri ve siyasi kargaşa ortamını da ülkede doğurmadığı için halk, bu konuda müreffeh bir yaşam sürebilir. Ulusların ortak bir kültürel miras simgesi hâline gelen monarklar, bugün gerçek iktidarı elinde tutan yöneticilerden ziyade, ulusun tarihi kimliğini, geleneklerini ve anayasal düzenini cisimleştiren figür hâline gelmişlerdir.

2050’ye kadar tahminlere göre 5-10 monarşi cumhuriyete dönebilir.

Japonya, İngiltere gibi köklü hanedanlıklar, bu duruma direnecek olsalar da ilerleyen yıllarda bu direnişler karşısında monarşinin cumhuriyete dönüştüğü birçok ülkeye şahit olacağımız tahminler arasında.

Bugün, kılıçla olmasa da sembollerle ayakta duran monarşinin 21. yüzyılda varlığını sürdürmesi, kafada pek çok soru işaretini oluştursa da bu ülkelerdeki insanlar, kaosun ortasında bir “kralın” olmasına, içgüdüsel olarak alışmış durumdalar.

Kraliyetle ilgili diğer içeriklerimiz:


Yorumlar (0)

Yorum Yap