Günümüzde birçok insan cinsel yolla, kanla ya da perinatal yolla bulaşan HIV virüsüne sahipken bunun bilincinde bile değil.
Kesin bir tedavisi olmamakla birlikte aşı, sadece hastalığı kontrol altına alabiliyor. Peki neden kesin bir sonucu 21. yüzyılda hâlâ yok?
HIV, insanın bağışıklık sistemine saldıran bir virüstür. Eğer HIV, tedavi edilmezse AIDS sendromu gelişir. Daha basit bir ifadeyle HIV, erken dönemde teşhis ve tedavi edilmezse, AIDS’e dönüşmüş olur. Dövme ve manikür, pedikürden bile bulaşan bu virüs, dikkat edilmediği sürece birçok insana bulaşabilir.
İnsanın bağışıklık sistemine çökerek orada büyüyen bu virüse vücudumuz tepki gösterse de HIV kolaylıkla çoğalabilir. Bağışıklık sistemimiz ne kadar mücadele ederse, virüs de o kadar çoğalmaya eğilimlidir.
Aksi hâlde, günlük olarak kullanılmayan bu ilaçlar, virüsün her tarafa yayılmasına davetiye çıkarmış olacak. İlaç kullanıldığı takdirde HIV, hâlâ vücutta olsa bile bir süre uyumuş kabul edilir.
Çoğalma potansiyeli çok yüksek bir virüs olduğu için kesin bir tedavi yöntemi bulmak oldukça zor. Sadece tek bir AIDS hastası, HIV virüsünün binlerce varyantını taşıyabiliyor. HIV, taşıyıcının DNA’sına işleyen bir retrovirüs. Bu yüzden aşı ve tedavi yöntemi geliştirmek iyice zor bir hâle geliyor.
Çalışmada CRISPR gen değiştirme teknolojisi kullanıldı, bu sisteme göre DNA kesilerek içindeki zararlı kısımlar ayrılıyor. Bu başarılı çalışmanın mimarları, virüsün tamamen ortadan kaldırılması için daha fazla üzerinde çalışma gerçekleştirmek gerektiğini de vurguluyor.
Yorumlar (0)