Yeni iPhone 14 serisi ülkemizde satışa sunulduktan sonra Apple Store’ların önünde oluşan kuyrukları görmüşsünüzdür. Telefonların satış fiyatını da öyle. Aklınıza haliyle ’Bu ekonomide bir telefona 40 bin TL kim verecek bu kadar’ diye de gelmiştir.
Ya da bir eşiniz dostunuz ’Ekonomi kötü diyoruz ama herkes sokaklarda valla, herkesin de altında bir araba’ gibi bazı yorumlar yapmıştır… Hatta belki şöyle bir etrafa bakıp içinizden utana sıkıla bu düşünceye hak veresiniz de gelmiş olabilir. Peki hakikaten, bu nasıl oluyor? Neden her şey durmadan pahalanırken ve ekonomimiz sıkıntılı bir dönemden geçerken sürekli tüketmeye, bir şeyler satın almaya devam ediyoruz?
Son birkaç yılda arka arkaya yaşanan pek çok gelişme, dünya genelinde ekonomik çalkantılar yaşanmasına neden oldu. Pandemi, kripto paraların ve madenciliğin yarattığı etkiler, çip krizi, enerji krizi derken arka arkaya gelen bunca olay dünya genelinde pek çok ekonomiyi etkiledi.
Ayrıca hem ülkemizde hem de yine dünya genelinde yaşanan politik gerilimler de ekonomiler üzerinde olumsuz etkiler yarattı. Türkiye de ne yazık ki iç-dış siyaset dinamikleri ve bunların yanında yukarıda saydığımız pek çok durumdan etkilenerek ekonomik olarak zorlu bir döneme girdi.
En azından bakkala uğrayan, hiçbir şey almasa bir şişe kolayla yanına makarna alan gençlerden pazarda yemeklik arayanlara, okul ihtiyaçları için çıkılan alışverişlerden evine eşya bakanlara kadar istisnasız herkes, günün her anında bu etkileri hissetmeye başladı. Çünkü Türk lirasının değeri düştü, enflasyon yükseldi, hayat pahalanmaya başladı…
Psikolojik nedenlere geçmeden önce, bir uzmanın açıklamaları üzerinden ekonomik nedenlerine göz atalım. İktisatçı Mahfi Eğilmez, veriler bu kadar kötü görünürken piyasanın nasıl hâlâ canlı kalabildiğini birkaç madde ile açıklamış. Bu açıklamaları kısaca özetleyelim;
Ekonomide yaşanan negatif yönde değişimler toplumların psikolojisini etkiliyor. Bu da satın alma davranışında değişikliklere sebep oluyor. Sürekli yaşanan fiyat artışı, yükselen enflasyon ve hayat pahalılığı, hepimize ’şimdi alamazsam bir daha hiç alamam’ gibi bir algı olarak geri dönüyor. Eksik kalma, yoksullaşma ve ihtiyaçlarımızı karşılayamayacak hale gelmeye yönelik dev kaygımız kedi mamasından cep telefonuna her şeyi bir an önce almak istememizle sonuçlanıyor.
Diğer taraftan ise alışverişin psikoloji üzerindeki etkisi var. Yürütülen pek çok anket ve araştırma, alışveriş yapmanın psikolojiyi pozitif etkilediğine işaret ediyor. Bu pozitif etki, ’O kadar da yoksullaşmadım, bir akşam çıkıp eğlenebilirim’ ’Kendime borç harç da olsa hala bir telefon alabiliyorum’ gibi cümlelerle açıklanabilecek bir rahatlama etkisiyle birleşiyor ve ortaya durmadan bir şeyler almaya devam eden ancak giderek yoksullaşan bireyler çıkıyor…
Hepimizde benzer bir durum yaşanmıştır; pahalı algımız çoktan değişti bile. İlk birkaç hafta, ay şaşırmış olsak da artık bir yoğurt bir ekmek bir de içeceğe 50 60 lira verip marketten çıkmaya çok da şaşırmıyoruz. iPhone 14 her ne kadar çok pahalı olsa da ’pahalı oluşu’ bizi şaşırtmıyor. Çünkü diyoruz e bunun kur farkı var, vergisi var… Bu kabulleniş, herhangi bir tüketim ürününe ya da teknolojik bir ürüne para verirken ’acımamamız’ olarak geri dönüyor. ’E iyi’ diyoruz. ’’Böyle bir ekonomide 10 bin TL’den aşağıya telefon bulamayız zaten…’’
Bir de pazarlama taktiklerinin ekonomik kaygılar sebebiyle bizi daha fazla etkilediği gerçeği var. Zaten tasarrufa odaklanmışken ’Hemen alın, %40 tasarruf edin’ gibi cümleler ya da düzenlenen ’kısa süreli kampanyalar’ bizi daha fazla etkiliyor. Zaten tamamen psikolojimizi ve zinhimizi etkileyip satın alma davranışını tamamlatmak niyetinde olan bu ’kampanyalar’, hassaslaşmış psikolojimizi kolayca etkiliyor ve görevini başarıyla tamamlıyor.
Tüm bunların bir araya gelişi, birikim ve tasarrufa yönelmemizi engelleyerek yangından mal kaçırırcasına tüketmemize, iPhone kuyruklarına girmemize, o ayakkabıyı da sepete eklememize, ’bir değil beş paket’ almamıza neden oluyor... Olan cüzdanlarımıza, birikimsiz geleceğimize oluyor
Kaynaklar: Mahfi Eğilmez, Money Crashers, Harvard Business Review, The Conversation
Yorumlar (0)