Otomobillerin bataryalardan sağlanan enerjiyle çalışması, görünüşe bakılırsa içten yanmalı motorlarla olan savaşını kazandı. Özellikle karbon salınımı nedeniyle doğaya verdiği zarar nedeniyle gözden düşen içten yanmalı motorların yerine, Tesla’nın öncülüğünde devasa bir elektrikli araç piyasası oluşmuş durumda.
Bu zaferin kısa süreli olabileceği, bataryayla çalışan elektrikli otomobillerin tahtının uzun vadede hidrojen yakıt hücreleri tarafından sarsılabileceği belirtiliyor. Özellikle neredeyse sınırsız yeşil enerji kapasitesi ve hidrojen yakıt hücrelerinin çevre dostu ulaşım sağlama gücü düşünüldüğünde bazı yakıt hücresi teknolojisi düşkünleri bataryaya karşı yakıt hücresinin galip geleceğini düşünüyor.
Forbes’tan Neil Winton’ın aktardığına göre, IHS Markit verileri bu yarışın sona erdiğini gösteriyor. Verilere göre 2032’ye gelindiğinde 2032 batarya ile çalışan elektrikli araçların (BEV) üretimi yılda yaklaşık 18 milyona ulaşacak ancak yakıt hücreli elektrikli araçların (FCEV) yıllık üretimi yılda 500.000’den az olacak.
Bataryadan elde edilen enerjinin çevresel etkilerine dair de soru işaretleri bulunuyor. Batarya üretiminde kullanılan madenlerden olan kobalt, lityum, nikel ve bakırın çıkarılmasının hem çevresel hem de işçi hakları bakımından sorunlar yarattığı biliniyor. Bunun yanı sıra geri dönüşüm de karbondioksite neden olan bir süreç. Özellikle ağır elektrikli araçların daha çok sağlığı tehdit eden lastik parçacıklarını çevreye saçtığı söyleniyor.
Hidrojen yakıt hücrelerine şüpheyle bakanlar, geleneksel yöntemlerle hidrojen üretiminin yakıt hücrelerinin karbondioksit tasarrufu yapması kadar karbondioksite neden olduğunu ve bunun yanı sıra, rüzgâr, güneş ve hidro-elektriğin yenilenebilir kapasitesinin uygun fiyatlarda olmadığına dikkat çekiyorlar. Bütün bunlar olsa dahi, bunların dağıtım ve depolama maliyetlerinin karşılanamayacak kadar yüksek olacağı savunuluyor. Elon Musk gibi daha agresif şüphecilerse, konu hakkında ’yakıt hücresi değil aptal hücresi’ yorumunu yaparak hidrojen yakıt hücrelerini tamamen reddediyorlar.
Bununla birlikte üreticiler, bu teknolojiye yatırım yapmayı sürdürüyorlar. Örneğin Mercedes’in ana şirketi ve kamyon üreticisi Daimler, Volvo Trucks’la bir anlaşma imzalayarak yakıt hücresi teknolojisiyle üretilecek ağır hizmet araçlarının geliştirme, üretim ve satış maliyetlerini paylaşma kararı verdi. Bu tip araçların 2025 yılından sonra piyasaya sürülmesi hedefleniyor. Bununla birlikte Daimler, yakıt hücreli otomobil geliştirme planlarını bir süreliğine durdurduğunu da açıkladı.
Peki, hidrojen yakıt hücrelerinin bataryalara göre üstün yanları neler?
Fransız bankası BNP Paribas Group’a ait Arval’a göre bu avantajlar şöyle sıralanabilir:
Öte yandan dezavantajlarsa şunlar:
Öte yandan ’banyo süngeri’ (Bath sponge) adı verilen bir yöntemle yüksek miktarlarda hidrojeni düşük basınçlarda ve düşük maliyetlerde tutmak ve salmak mümkün hale gelebilir. Buna rağmen BMW, hidrojen yakıt hücreli otomobilleri benzin, dizel ve bataryalı elektrikli araçlardan sonra dördüncü seçenek olarak gördüğünü gizlemiyor. BMW, bu teknolojinin yaygın şekilde kullanılabilmesi için öncelikle yeşil enerjide rekabetçi fiyatların oluşması gerektiğini belirtiyor.
Bloomberg’e göre de böyle bir yatırım için devletlerin 10 yıl boyunca 150 milyar dolarlık bir fon sağlaması gerekiyor ki koronavirüs salgını düşünüldüğünde bu tip bir desteğe şimdilik bel bağlanamayacağı açık.
Yorumlar (0)