Kediler, birbirleriyle veya başka hayvanlarla beden dili ya da tıslama, mırlama gibi seslerle iletişim kurarken insanlara “Miyav” diyorlar.
Bu miyavlamanın sadece insanlara özgü bir ses olmasının ardında pek çok şaşırtıcı sebep yatıyor ve yüzyıllardır kedilerle olan bağımızın bir örneği olarak karşımıza çıkıyor.
Evrimleşme sürecinde hayvanlar hem çevresel koşullara hem de sosyal yapılarına göre seslerini geliştirdiler. Eş bulmak, bölgelerini korumak, sosyal ilişkiler geliştirmek, tehlike uyarısı yapmak… Hepsi bu seslerin şekillenmesinde etkili oldu. Kedilerin miyavlaması da bunlardan biri.
2009’da Current Biology dergisinde yayımlanan araştırmada, özellikle istek veya aciliyet miyavlamalarının insan bebeklerinin ağlama sesi gibi 300-600 Hz aralığında olduğu bulundu. Bu ses aralığı, kulaklarımız için dikkat çekici bir aralık ve bu frekansa karşı özel bir duyarlılığımız var.
Özellikle yuvanızı bir kediyle paylaşıyorsanız bilirsiniz. Kediler; yemek veya su istemek gibi bir istek miyavlaması yapıyorsa diğer miyavlamalardan farklı olarak uğultulu ve titreşimli bir ses çıkarıyorlar. Yani bebek ağlamasına benzetebileceğimiz bir ses diyebiliriz.
Kedilerin yıllar boyunca insanların yanında olması ve evcilleşmesi buna zemin hazırladı. Antik toplumlardan beri, kediler bizimle. Bu süreçte bizden istediklerini almak için belirli yöntemler geliştirmeleri çok normal.
Yavru kediler, annelerine ihtiyaçlarını göstermek için miyavlayabiliyor ancak yetişkinliğe geçtikçe diğer kedilere karşı miyavlamaları azalıyor. Kedilerin bakımını üstlenen insanlar olarak onların anneliğini yaptığımız için bize miyavlamaları devam edebiliyor.
Bunun yanı sıra kediler, pek çok konuda iyi olmaları gibi beden dilini okumakta da iyi olduklarından; bizden istediklerini almanın yolunun miyavlamadan geçtiğini deneyimlediler.
Kısacası kediler, bizim dilimizden konuşamadığı için bizimle bir şekilde iletişim kurmanın miyavlama olduğunu öğrenerek bu sesi geliştirdi.
Yorumlar (0)