Görüntülerdeki kediler, gerçekten de fosforlu yeşil Faber Castell gibi parlıyordu. İnsanlar bunu sadece şekil için yapmış olabilir miydi gerçekten de?
Onların genleriyle oynayarak dünyaya getirdikleri cins hayvanları düşününce pek de imkânsız görünmüyor ancak floresanlı kedilerin olayı, kırk yıl düşünseniz aklına gelmeyecek bir sebepten kaynaklı!
Kedilerde görülebilen FIV virüsü, sadece onlara özgüdür. Bağışıklık sistemini tehdit olarak görüp saldırı yoluyla zayıflattığı için HIV’e çok benzerdir. Bu nedenle “kedi AIDS’i” de denir.
Kedilerin sadece %2,5 ila %4,4’üne bulaşabildiği için bir FIP virüsü kadar yaygın değil. Genellikle kendi bölgelerini savunan erkekler tarafından bulaşır. “İyi de tüm bunların fosforlu kedilerle ne ilgisi var?” diye düşünüyor olabilirsiniz. Hemen bağlıyoruz.
GFP adlı, yeşil floresan proteini de denen gen, AIDS’e direnç sağlayabilen bir proteini üretme yeteneğine sahip. Denizanalarında bulunan GFP, ışıkta bakıldığında floresan gibi parlayarak mikroskop altında bu hücreleri tespit etmeyi kolaylaştırıyor.
Kedilerde, primatların aksine, FIV hastalığına karşı antiviral görevindeki TRIM5? geni bulunmuyor. Bu yüzden virüsle mücadele için kaynağı rhesus makağı (Hint şebeği) adlı bir maymun türünden gen ekleniyor.
Japonya ve ABD’den ekipler tarafından yürütülen araştırmada da GFP geni, kedilerin yumurtalarına eklenerek yeni doğacak yavruların bu genle dünyaya gelmesi amaçlandı.
Sonuçlar gerçekten umut vericiydi. Genin aktarıldığı hamile kedilerden dünyaya gelen yavruların bir kısmı, virüse sahip olmadan yaşama tutunabilmişti ve vücutlarının her yerinde hastalığa karşı direnç gösteren protein üretilmişti.
Kısacası kediler, aktarılan GFP geni sayesinde ışıl ışıl parlıyordu. İnsanlardaki AIDS ile aynı mantıkla çalışan FIV konusundaki bu çalışmaların başarı sağlaması, insanları virüsten korumak için için yürütülmekte olan çalışmalar için de yol kat edilebileceği ihtimalini artırıyor.
Yorumlar (0)