Kaliforniya’nın Monterey Koyu açıklarında Western Flyer teknesiyle derin deniz balıklarını kataloglamak için açılan deniz biyoloğu Karen Osborn ve ekibi, ’fangtooth’ adı verilen ağzı büyük, sivri dişlerle dolu bir balığa denk geldi. Osborn, özel olarak tasarlanmış elektronik flaş ve tankın üstüne yerleştirilmiş kamerayı kullanarak bu nadir türün görüntülerini kaydetti.
Ancak olayın ilginç bir hal aldığı nokta da burasıydı. Osborn, fangtooth’u kameranın önüne koyduğunda balık yaşayan bir kara deliğe dönüştü. Ana hatları görülse de ince detaylar kayboluyordu, sanki balık ışığı soğuruyormuş gibiydi. Osborn, "Fotoğraflarını çekmeye çalıştım ancak elime geçen tek şey bu silüetlerdi" ifadelerini kullandı.
Daha önce derin deniz balıklarının fotoğraflarını çeken Osborn "Daha önce de derin deniz balıklarının fotoğraflarını çekmeye çalıştım ve hiçbir şey elde edemedim ancak bunlar oldukça kötü fotoğraflardı, hiçbir detayı göremiyordunuz" dedi. Bunun sebebi, tıpkı Osborn ve ekibinin daha önce bulduğu diğer 15 tür gibi fangtooth’un kendisini kamufle etmek için "ultra siyah" derisini kullanmasıydı. Bu balık, oldukça özel bir şekilde evrimleşmişti. Hatta araştırmacılar tarafından bulunan bir tür, kendisine vuran ışığın %99,956’sını soğuruyordu.
Current Biology dergisinde yayınlanan araştırmanın başyazarı Alexander Davis, bulgularını şöyle değerlendirdi: "Ultra siyah balıklar olduğuna dair hiçbir fikrimiz yoktu. Bildiğimiz kadarıyla ultra siyah olan tek omurgalılar, cennetkuşları ve diğer birkaç kuş türüydü. Bu kadar yoğun siyahın kamuflaj olarak kullanıldığını gördüğümüz ilk vaka oldu."
(Fener balığı)
Güneş ışıklarının denizin 200 metre altına geçmediğini düşünecek olursak bu balığın neden kendisini hayvanlar alemindeki en koyu siyahlardan bir tanesiyle kamufle ettiği merak edilebilir. Aslında okyanusların derinlikleri, bakterilerden balıklara ve mürekkepbalıklarına kadar çeşitli varlıklar tarafından üretilen biyoluminesans formundaki ışıklarla parlıyor. Çeşitli deniz canlıları tarafından kullanılan bu ışıklar, eş bulmaktan av bulmaya kadar birçok amaca hizmet ediyor.
Ancak bu noktada şöyle bir sorun ortaya çıkıyor: Fener balığının ışığına kapılan bir av, fener balığının yüzünü gördüğü an kaçmaya başlayacaktır. İşte tam burada ultra siyah rengin avantajı ortaya çıkıyor. Davis, bu durumu şöyle açıklıyor: "Eğer ki kafanız simsiyahsa ışık ava tekrar yönelmez ve menziliniz içerisinde balığı yakalarsınız."
Bu balıkların derilerinde melanin ile dolu, melanozom adı verilen organeller katmanı bulunuyor. Bir fangtooth’a ya da bu türden diğer balıklara ışık tuttuğunuzda melanozomlar, ışığın büyük bir kısmını soğuruyor. Yana saçılan ve soğurulamayan kısımlar ise komşu pigmentler tarafından soğuruluyor.
Osborn ve Davis’in şu ana kadar keşfettiği bu 16 balık türünün tek bir ortak atası da bulunmuyor. Bu türler, bu özelliği bağımsız olarak geliştirdiler yani ışığı soğurma konusunda da farklı yolları bulunuyor; melanozomları, derilerinde farklı şekilde düzenleniyor. Osborn, "Bazılarında çok büyük bir düzensizlik var, bazılarında üç katman, bazılarında iki katman var. Bazılarının oldukça kalın katmanları, bazılarının ince katmanları var" diyor.
(Fangtooth balığı - Anoplogaster cornuta)
Bu balıkların derileri, derinliklerdeki biyoluminesans renklerin büyük bir kısmını oluşturan mavi ve yeşil ışıkları soğurmak için ayarlanmış durumda. Ancak ultra siyahlık, farklı amaçlar için de kullanılıyor. Örneğin bir av, kendisini avcıdan saklarken aynı zamanda bir avcı da avdan saklanmak için kullanıyor. Buradaki bir diğer ilginç canlı ise sadece küçükken ultra siyah olan ’threadfin dragonfish’. Sebebiyse tahmin edebileceğiniz gibi henüz bebekken avcılardan saklanmak. Ancak bu balık büyümeye başladıkça besin zincirinde üst basamaklara çıkıyor ve saklanmak zorunda kalmıyor.
Ayrıca araştırmacılar, ultra siyah sindirim çizgilerine sahip olan türler de buldular. Bunun sebebi ise biyoluminesans avları yediklerinde fener gibi parlamalarının önüne geçmek. Osborn, "Parlayan bir mideyle yüzüyor olmak istemezsin, bu sadece bela aramak olur" diyor.
Yorumlar (0)