Kuzey Amerika kıtasının, eğer kaplumbağa şekline benzemesinden dolayı Kaplumbağa Adası olarak anıldığı düşünüyorsanız yanıldığınızı söyleyebiliriz.
Gelin, bu sorunun cevabını verelim.
Şöyle ki bu hikâye, yıllar önce Dünya’nın derin bir su ve karanlığa gömülü olmasıyla başlar. O zamanlar Kaplumbağa Adası olarak bilinen Kuzey Amerika da, yalnızca suda yaşayabilen çeşitli canlılar vardır.
Bu canlılar arasında en dikkati çekenleri; misk sıçanları, ördekler, kunduzlar ve dalgıç kuşlarıydı. Rivayete göre bu hayvanlar bir gün, kendilerine doğru düşen parlak bir ışık gördüler.
Bu ışık, yaşadıkları alemde bir elma ağacını söktükten sonra açtığı bir çukura onu bırakan Büyük Ruh’un, Yaratıcı ismiyle bilinen kızıydı. Bu ışıktan korkan hayvanlar, suyun derinliklerine daldılar.
Hayvanlar, Yaratıcı’nın ineceği toprağı bulmak için suyun altına geri dönmeye karar verdiler. Kunduz ve dalgıç kuşları başarısız olup ölürken hayatını kaybetmek üzere olan misk sıçanları, pençelerinde toprakla birlikte yüzeye çıkmayı başardı.
Geriye kalan hayvanlar ise misk sıçanlarının pençelerindeki toprağı, bir kaplumbağanın sırtına koydular. Bu kaplumbağa toprakla temas eder etmez büyümeye başladı. Büyüklüğü o kadar fazlaydı ki bir kıtanın büyüklüğü ile eş değerdi.
Bu kıta ise Kuzey Amerika’ydı. Bu hikâye yıllar içinde yayılmaya devam etti ve insanlar, Kuzey Amerika’ya Kaplumbağa Adası demeye başladı.
Yorumlar (0)