Kısa bir diş hekimliği tarihine değineceğiz ancak asıl ilgi çekici ve biraz mide kaldırıcı olan 19. yüzyıllardaki yöntem.
Diş çürükleri ve kayıplarının yoğun olarak yaşandığı dönemde, protez dişler için ilginç bir yöntem tercih edilmiş.
MÖ 2.500 yılarında ilk implantlar, dişleri sabitlemek için altın telden ibaretti. Birkaç bin yıl sonra ise öküz kemikleri ve altın şeritlerle yedek dişler üretildi.
Ayrıca beyaz dişler, Mısırlılar için oldukça önemliydi ve statü göstergesiydi. Bunun için ise beyaz sirke ve ponza taşından yapılmış macun kullanıyorlardı. Bunda bir şey yok ama eski Roma’da durum daha da kötüydü. İçindeki yüksek amonyak sebebiyle diş beyazlatmada insan idrarı kullanıyorlardı.
Diş protezinde en dikkat çekici ve rahatsız edici uygulama 19. yüzyılda yaşandı. 1815’teki Waterloo Savaşı’nda yaklaşık 51 bin ölü insan vardı. Bazıları da bunu fırsat bilerek resmen ölü insanları yağmaladılar ve ölü askerlerin dişlerini toplayarak protez yapımı için sattılar.
Genç ve sağlıklı askerlerin dişleri toplandı ve bu dişler de “Waterloo dişleri” olarak adlandırılarak protezler üretildi. Doğal görünümleri ve uyumları ise tercih sebebiydi.
Aynı durum, Amerikan İç Savaşı ve Kırım Savaşları’nda da yaşandı.
Ölen insanların dişlerini takmaktan hoşlanmayan insanlardan sonra porselen diş konusunda bazı gelişmeler kaydedildi. 20. yüzyılın başlarında ölü erkek dişleri yerine porselen dişler kullanılmaya başlandı.
Fransız Diş Hekimi Nicolas Dubois de Chémant, 1788’de porselen dişlerin avantajlarını anlatan bir makale yayımladı ve 1791’de porselen dişlerin üretimi için patent aldı.
Ancak doğal olmayan bir beyazlığa sahip olmaları ve kırılgan yapıları nedeniyle dişler, altın yaylarla sabitlendi.
Sertleştirilmiş kauçuk diş protezlerine geçişten sonra ilk kez gerçekten birçok insan protez diş yaptırabildi. 20. yüzyılda ise işler biraz daha normale döndü ve akrilik reçine, metal ve porselen karışımından yapılan dişler kullanıldı.
Bu gelişmelerden sonra da diş hekimliği artık daha da profesyonel hâle geldi ve günümüzdeki durumu ortada. Neyse ki teknoloji ve bilim var diyoruz o zaman.
Yorumlar (0)