1970’lerde Boeing, uçak tasarımında işlevsellik ile estetiği dengeleyen bir yaklaşımı benimsiyordu.
Estetiği işlevselliğin önüne geçirmesi ise şimdi hikâyesini anlatacağımız yanlış bir kararın uygulanmasına sebep olmuştu.
NASA’dan Richard Whitcomb isimli bir mühendis tarafından geliştirilen ve şu an kullanılmakta olan kıvrık kanat (winglet) adı verilen bu küçük dikey yüzeyler, uçak kanatlarının ucuna eklenerek ciddi aerodinamik avantaj sağlıyordu.
Ancak Boeing’in belki de devrimsel olarak nitelendirilecek bu parçaya ilk yorumu, winglet ismi verilen bu parçaların "çirkin" göründüğü yönündeydi.
Şirket, uçaklarının zarif ve sade tasarımlarına bu garip çıkıntının estetik açıdan zarar vereceğini düşünerek fikre sıcak bakmamıştı.
Bu ret kararı sadece görsellikle sınırlı değildi. Boeing’in mühendisleri, winglet’lerin performansa katkısı konusunda da şüpheliydi.
Üstelik winglet’lerin bakımının daha zor olacağı, ekstra ağırlık ve karmaşıklık getireceğini de düşünüyorlardı.
Kısacası, Boeing o dönemde bu tasarımı bir katma değer değil, bir fazlalık olarak görmüştü.
1970’lerin petrol krizi, yakıt fiyatlarını hızla yükseltti ve bu durum havayolu şirketlerini daha ekonomik çözümler aramaya itti.
NASA, Langley Araştırma Merkezi’nde winglet’ler üzerinde kapsamlı testler yaparak, bu tasarımın gerçekten işe yaradığını kanıtlandı.
Testler, winglet’lerin sürüklemeyi önemli ölçüde azalttığını, yakıt tüketimini düşürdüğünü ve uçağın menzilini artırdığını gösteriyordu.
1980’lerin sonlarındaysa Boeing, winglet fikrine bir şans vermeye karar vererek ilk olarak efsanevi 747-400 modelinde bu tasarımı hayata geçirdi.
Yakıt tasarrufundaki başarısı, winglet’lerin hızla popülerleşmesine yol açarak Boeing’in diğer modellerine de uygulanmasını sağladı.
Bugün Boeing, ilk olarak bu fikri reddetmiş olsa da winglet’lerin öncüsü olarak kabul ediliyor.
Yani şirketin ilk başta "çirkin" diyerek reddettiği bu yenilik, şirketin uçak tasarımında bir imza hâline geldi de demek mümkün.
Yorumlar (0)