Amerika Birleşik Devletleri’nin tarihine baktığımız zaman kölelik sisteminden başladığını görürüz. Daha sonra bu kölelik sistemi 16. Başkan Abraham Lincoln tarafından bitirildi. Bu olay sayesinde Amerika tarihinde önemli rol oynayan Afro-Amerikalılar özgürleşti. Elbette ki önemli bir adımdı fakat bununla kalmadı. Irkçı söylemler ve eşitsizlikler yıllarca devam etti. İşte bu noktada sahneye Martin Luther King çıktı.
King, Afro-Amerikalı Baptist papaz ve Amerikan sivil hakları savunucusu olarak kendisini dünyaya tanıttı.
Martin Luther King’in öncüsü olduğu şeyleri anlamlandırabilmek için önce hayatından bahsetmemiz gerekiyor. Martin Luther King, 15 Ocak 1929 tarihinde Georgia eyaletinin en büyük şehri olan Atlanta’da düyaya gelmiş bir Afro-Amerikalı. O yıllar Atlanta’da ırk ayrımı ve ayrımcılığın günlük hayatın bir parçası olduğu zamanlardı.
Eğitimini Morehouse College’da devam ettirken, dinin sosyal değişimler üzerindeki etkisini fark edip dikkatle takip etmiş. İlgisini doktora döneminde de devam ettirmiş. Boston Üniversitesi Teoloji Bölümünden doktorasını aldıktan sonra Alabama’da Dexter Avenue Baptist Kilisesinde rahip olarak görev yapmış. Nesiller boyu rahiplik yapan bir aileden geldiği için zorlandığı söylenemez.
Martin Luther King, Dexter Avenue Baptist Kilisesinde rahiplik görevini yerine getirirken Alabama’da yaşanan ırkçılık olaylarına tepkisiz kalamamış. İşte tam da bu noktada insan hakları mücadelesi başlamış.
Martin Luther King ve ailesi Montgomery’de yaşarken, Rosa Parks adında bir insan hakları savunucusu, Montgomery otobüsünde beyaz bir yolcuya yerini vermeyi reddetmiş ve tutuklanmış. Bu olay üzerine King, Montgomery otobüs boykotunun organize edilmesine yardımcı olmuş. Protestonun lideri ve resmî sözcüsü olarak Martin Luther King seçilmiş.
Bu boykot 382 gün sürmüş ve hatta durum o kadar gerginleşmiş ki King’in evi bombalanmış. Boykot sırasında Martin Luther King tutuklanmış. Boykot, Amerikan Yüksek Mahkemesi’nin eyaletler arası otobüslerde ve diğer ulaşım araçlarında ırk ayrımcılığını kanun dışı ilan etmesiyle son bulmuş.
Yaşanan bu olaydan sonra güneyde barışçıl sivil haklar eylemlerini ve şiddetsiz protestoyu destekleyen Güney Hristiyan Liderlik Konferansı (SCLC) kuruldu. King ise Montgomery Otobüs Boykotu’nu son derece titizlikle ve başarıyla yönetmişti. Bu başarısından dolayı yeni kurulan konferansın başkanı olmuştu.
Konferansın başkanı olarak Martin Luther King, ülkeyi ve dünyayı dolaşmış bir liderdi. Şiddete yer vermeyen protestolar ve sivil haklar üzerine çokça konferans vermişti. Ayrıca dinî figürler, aktivistler ve siyasi liderlerle buluştu. Onlardan etkilendiğini de belirtiyordu. En çok da Mahatma Gandi’nin şiddete dayanmayan sivil itaatsizlik felsefesini benimseyip öncüsü olduğu gösterilerde de uygulamaya çalışmıştı.
King, doğdugu şehir olan Atlanta’ya geri taşındığında Ebenezer Baptist Kilisesinde papaz olarak görev almış ama ırk ayrımı ve eşitsizliği sonlandırmak amacıyla topluma hitap etmeye de devam etmiş. 1960’lı yıllarda Alabama, Florida ve Georiga eyaletlerinde şiddetsiz protestolar yaparken birçok kez tutuklanmış. Ancak bu tutuklamalar onu durduramamış.
En son 1963 tarihinde Birmingham kampanyası sırasında tekrar tutuklanıp Birmingham Hapishanesinde tutulmuş. Burada kendisini eleştiren beyaz din adamalarına yönelik "Birmingham Hapishanesinden Mektup" adında bir sivil haklar manifestosu yayımlamış. Bu manifesto aynı yıl gerçekleşecek olan büyük Washington yürüyüşünün önünü açmıştı.
Birmingham Hapishanesinden yazılan bir manifesto öncülüğünde olayların bu kadar büyüyebileceğini kimse tahmin etmemişti. Fakat yaşanan onca olaydan sonra hâlâ ırkçılığa maruz kalan Amerikalılar vardı. Bu ırkçılık seviyesi ise kabul edilebilir düzeyde değildi. Bu nedenle farklı etnik gruplardan 200.000’den fazla kişi, sivil hakların savunucuları öncülüğünde toplanıp Washington’da protestolara başladılar.
Bu protestolar öyle ses getirmiş ki Amerikan sivil haklar hareketi tarihinin bir dönüm noktası olarak kabul edilmiş. Daha sonra 1964 Sivil Haklar Yasasının kabul edilmesinde etkili olmuş.
Washington yürüyüşü sırasında "Bir hayalim var." diyerek konuşmasına başlayan King, katılımcı olan insanların kalplerine derinden dokunmuş. Bu konuşmayı etkili yapan bir diğer taraf ise konuşmanın yapıldığı noktaydı. Martin Luther King konuşmasını ABD’de kölelik sistemini yıkmış olan Başkan Abraham Lincoln’un anısına yapılan Lincoln Anıtı’nın merdivenlerinde gerçekleştirdi. Tüm insanların eşit yaratıldığına dair görüşlerin aktarıldığı bu vizyon benimsendi ve artık hiçbir şey eskisi gibi olmadı.
Konuşma ve bu büyük yürüyüş, Martin Luther King’in yurt içinde ve yurt dışındaki itibarını önemli ölçüde arttırmış. Hatta öyle ki aynı yıl TIME dergisi tarafından "Yılın Kişisi" seçilmiş. Bununla kalmayıp yine aynı yıl Nobel Barış Ödülü’ne layık görülmüş.
Martin Luther King’in "Bir hayalim var." konuşmasını kendi sesinden dinlemek isterseniz buraya tıklayabilirsiniz.
Martin Luther King de ondan önceki çoğu lider gibi suikast sonucunda öldü. Ölümünün ardından, “Umut Vasiyeti” adında bir makalesi de yayımlandı. Bu makalede siyah Amerikalılar’ın sivil haklarda eşitlik için mücadelelerini devam ettirme öğütlerini yazmış, protestoların şiddetsiz bir şekilde mümkün olabileceğine, ön yargılarla savaşılması gerektiğine, sosyal adalet gibi konulara değinmişti.
Bu içeriğimizde ’’Martin Luther King kimdir?’’ sorusunu yanıtlayıp hayatındaki önemli noktalara ve yaptığı çalışmalara değindik. Sizler de görüşlerinizi yorumlarda belirtmeyi unutmayın.
Yorumlar (0)