Ruhsal hastalıklar, bireyin toplumdan dışlanmasına kadar giden sonuçlara dahi yol açabiliyor ancak herkesin başına gelebilecek bir durum olduğunu unutmamalıyız ve ruhsal hastalığa sahip insanları yakından anlamaya çalışmak atabileceğimiz ilk adım olabilir.
Sinema ise bize bu gerçekliği sunan belki de en iyi yollardan birisidir. Sinema tarihinde, bir yandan ilgi çekici de olması sebebiyle psikolojik rahatsızlıklara sahip olan karakterlerle oluşturulmuş filmler epeyce fazla. İçeriğimizde konusu veya içerdiği karakterlerle ruhsal hastalıkları daha yakından öğrenebileceğiniz filmleri derledik.
Filmleriyle akıl karıştırmayı seven usta yönetmen David Lynch’in klasiklerinden biri olan Lost Highway filmi, müzisyen olan Fred Madison’un evli olduğu kadını öldürme sebebiyle suçlanması ardından gelişen olayları konu ediniyor. Fred, karısının geçmişi hakkında hiçbir şey bilmiyordur. Evliliklerinin bir evresinde, karısının kendisini aldatacağı düşüncesine kapılır. Bir gün karısının ölmesi sonucu suçlu olarak görülen Fred, hapse girer. Bu sırada yaşadığı kişilik bölünmesi ise olayların tuhaf bir hal almasına sebep olur.
A Beautiful Mind, ünlü matematikçi John Nash’in hayatından uyarlanmış bir biyografi filmidir. John Nash, çocukluğundan beri matematiğe olan özel ilgisi ve yeteneği sayesinde Princeton Üniversitesinde kazandığı bursla öğrenim görmeye başlar. Öğrencilik hayatında gördüğü hayallerle beraber yavaş yavaş kendi gerçekliğini yaratmaya başlar. Mezuniyetinden sonra ise paranoid şizofreniye kadar ilerleyen hastalığı sebebiyle zor yıllar geçirir. A Beautiful Mind, kazandığı ödüllerle de oldukça ses getiren bir film olmuştur.
Shine, dünyaca ünlü piyanist David Helfgott’un biyografisinden uyarlanmıştır. David, baba baskısıyla büyümüş ve Musevi bir ailenin çocuğudur. Zamanla, müzik konusunda sıra dışı bir yeteneğe sahip olduğu ortaya çıkar. David, ailesinden uzakta olan bir akademiden aldığı bursla beraber kendine yeni bir hayat kurmaya başlar. Ancak çocukluğunda babasıyla olan iletişiminin de etkisiyle ortaya çıkan psikoloik sorunları hayatının seyrini değiştirir.
Film, karısı ve kızı ile mutlu bir hayat süren avukat Dan Gallagher’ın, evliyken yaşadığı tek gecelik bir ilişki sonrası başına gelen olayları konu ediniyor. Dan, karısının bir günlüğüne şehir dışında olmasını fırsat bilerek Alex adında bir kadınla tek gecelik bir ilişki yaşar. Dan, Alex’le yaşadığı bu geceyi unutmak ve hayatına devam etmek istese de Alex’in Dan’i bırakmaya niyeti yoktur. Alex, bu ilişkiyi sürdürmek adına uğraşlarının dozunu giderek arttırır ve olay tedirgin edici bir hal almaya başlar.
Misery, Stephen King’in aynı adlı romanından uyarlanan bir psikolojik gerilim filmidir. Filmde, popüler bir yazar olan Paul Sheldon, seri maceralar yazdığı kitabındaki Misery adındaki karakterini öldürüp kitabını bitirmeye karar verir. Bu sırada Paul, taşrada geçiridiği bir araba kazasından yaralı olarak kurtulur ve onu Annie Wilkes adlı bir kadın şans eseri bulup kurtarır. Annie, Paul’un sıkı bir hayranıdır ve Misery’i anlattığı kitabı da oldukça sever. Son kitabı da okuyan Annie, Misery karakterinin ölümüne oldukça öfkelenir. Bu sırada kitabın yazarı olan Paul’un evinde olmasından dolayı da onu sakatlayarak kendi evine yatağa bağımlı hale getirir ve olaylar gelişir.
İntihar etme teşebbüsünde bulunan Susanna adında genç bir kadın, kişilik bölünmesi teşhisiyle bir psikiyatri kliniğine yatırılır. Genç bir yazar adayı olan Susanna, yatırıldığı klinikte zamanla personel ve hastalar ile derin ilişkiler kurmaya başlar. Susanna, intihar ettiğini kabul etmediği için hastaneden kaçış yollarını ararken, klinikteki sosyopat teşhisi konulan Lisa adındaki başka bir hasta ve onun arkadaş grubuyla tanışır. Susanna ve Lisa arasındaki ilişki gitgide farklı bir hal almaya başlar.
Nicole Kidman, Julianne Moore, Meryl Streep gibi usta isimleri bir araya getiren film üç farklı zamanda yaşayan kadınların bir gününü konu ediniyor. Filmde, Nicole Kidman ünlü kadın yazar Virginia Woolf’u canlandırıyor. Virginia Woolf, yazar olması dışında yaşadığı ruhsal sorunlarla da tanınıyor. Kendisinin bipolar bozukluğu vardır ve filmde manik depresif döneminin yaşandığı bir gün ele alınır. Aldığı ödüllerle de kendisinden sıkça söz ettiren film, bipolar bozukluğun etkisini daha yakından görmemize de olanak sağlıyor.
Listeye, bir Türk filmi olan Delibal ile devam ediyoruz. Filmde, bipolar hastası olan mimarlık öğrencisi Barış ve Füsun arasındaki ilişki ele alınıyor. Barış, Füsun’u görür görmez aşık olur fakat Füsun, bursla okuduğu okulunu bir an önce bitirip kariyerine odaklanmaktan başka bir şey düşünmeyen ve aşka zaman ayırmak istemeyen genç bir kadındır. Barış’ın hastalığı ekseninde Füsun ve Barış arasındaki ilişkinin seyri de değişir.
Başarılı bir yazar olan Melvin Udall, obsesif kompulsif bozukluğu sebebiyle oldukça zor bir insandır. Yahudilerden ve siyahilerden pek hoşlanmaz, bunu da göstermekten pek çekinmez. Eş cinsel komşusu Simon ile de pek anlaşamazken, Simon’un kaza yapıp hastaneye kaldırılmasından dolayı ona yardım etmek zorunda kalır ve zamanla aralarında hiç beklemediği bir dostluk oluşmaya başlar. Usta oyuncu Jack Nicholson’un başrolde olduğu film, obsesif kompulsif bozukluğun hayatı ne derece etkileyebileceğini göstermek için ideal filmlerden biri.
Requiem for a Dream, madde bağımlılığını çarpıcı şekilde anlatan en iyi filmlerden biri. Filmde, uyuşturucu bağımlısı Harry adında bir genç ve onun televizyon bağımlısı annesi arasında geçen gelgitli bir ilişki. Harry, günden güne uyuşturucu batağına daha fazla batarken annesinin ise tek hayat amacı televizyonda izlediği yarışma programına katılmaktır. Film, görselliği, müzikleri, oynuculukları, senaryosu, kurgusuyla oldukça ilgi çekmiş ve birçok ödüle layık görülmüştür.
Irvine Welsh’in aynı adlı romanından uyarlanan Trainspotting filmi, 20’li yaşlarında olan Mark Renton ve arkadaşlarının uyuşturucu bağımlılığı etrafında gelişen arkadaşlıklarını konu ediniyor. Mark ve arkadaşları, her güne sadece daha fazla uyuşturucu bulmak için uyanan, hayatta bir amacı olmayan ve her gittiği yerde sorun çıkaran tiplerdir. Bağımlılıkları arttıkça hayatları da tehlikeye girer ve Mark bir süre sonra bu durumdan çıkmak zorunda olduklarını farkına varır. Film, birçok ülkede uyuşturucuya özendirdiği gerekçesiyle tartışmaya yol açsa da madde bağımlılığının ne gibi sorunlara yol açabileceğine dair çarpıcı filmlerden biri.
Stop-motion animasyon filmi olmasıyla listedeki diğer filmlerden ayrılan Anomalisa, insanlarla iletişim kurmakta zorlanan bir kitap yazarı Michael Stone’un çıktığı bir iş gezisi sonucu yaşadıklarını konu ediniyor. Sıradan bir hayat yaşayan Michael, kaldığı otelde Lisa adında bir kadınla tanışır. Lisa, Michael’in hayata olan bakışını değiştirecektir. Prestijli festivallerde aldığı ödüllerle adını duyuran Anomalisa, depresyon yaşayan bir insanın gündelik hayatını başarılı şekilde aktarıyor.
Filmde, Claire adında kendi halinde yaşayan ve insanlardan kendini soyutlamış bir kadın konu ediniyor. Claire’in, hayattaki tek bağı hem arkadaşı hem de bakıcısı olan Silvana’dır. Kronik ağrılarından ve sıkıntılarından kurtulmak için bir terapi grubuna giden Claire’in dengesi, gruptaki bir arkadaşının ani intihar haberiyle alt üst olur. İntihar eden Nina ile birbirlerini çok tanımıyor olmalarına rağmen rüyalarında görmeye başlayan Claire, Nina’nın intihara kadar giden sürecini merak ederek araştırmaya başlar.
Bartleby, Herman Melville’in aynı isimli kısa öyküsünden uyarlama bir Amerikan komedi drama filmidir. Melville’nin hikayesinden ayrılarak, olayı modern bir ofise yerleştiren film durum komedisi mizahı yapıyor. Ofiste yeni işe başlayan Bartleby karakteri, başlangıçta her işi çok iyi yürüterek örnek bir çalışan olmuştur. Ancak bir süre sonra asıl karakteri keşfedilen ve aslında çalışmaya hiç uygun olmadığı görülen Bartleby, buna rağmen ofiste çalışmaya devam eder. Şizoid kişilik bozukluğuna sahip Bartleby karakteri, bu ruhsal hastalığı biraz daha yakından tanımak isteyenler için kült yapımlardan biri.
1950 yapımı kült filmlerden biri olan Sunset Boulevard, maddi açıdan zor günler yaşayan senarist Joe Gills ile Hollywood’un artık unutulmuş aktristi Norma Desmond’ın kesişmiş hayatlarını konu ediniyor. Joe, zor durumda olduğu için Norma ile beraber yaşamaya başlar fakat bir süre sonra aralarındaki ilişki beklenmedik bir hal alır. Norma, unutulmuş bir oyuncu olduğunu asla kabullenemez ve hayatını yalanlarla sürdürmeye devam eder.
American Psycho filmi, narsistik kişilik bozukluğundan kaynaklı kendini hayranlık derecesinde seven Patrick Bateman adında bir adamı konu ediniyor. Patrick, genç, yakışıklı ve aileden zengin bir adamdır. Dışarıdan oldukça sıradan bir hayata sahipmiş gibi görünen Patrick’in narsizm dışında da karanlık bir tarafı vardır. İnsanları sadece keyfi olarak öldüren, öldürdüğü insanlarında parçalarını saklamayı seven biri olduğu ise film geçtikçe anlaşılır.
Sinema tarihinin en iyi filmleri arasında gösterilen ve aslında bir serinin ilk filmi olan The Silence of The Lambs, başarılı bir FBI ajanı olan Clarice Starling ile kurbanlarının derisini yüzmekten keyif alan bir seri katilin elindeki bir kadını kurtarmak için yaşanan olaylara odaklanıyor. Clarice, bu seri katile ulaşmak için bir başka seri katil olan ünlü doktor Hannibal Lecter ile iletişime geçer. Lecter’dan bilgi alması için onun güvenini kazanmaya çalışan Clarice ise beklenmedik olaylar içinde kalır.
Filmde, Eva adındaki bir kadın hamile kaldıktan sonra tüm kariyer hayatını bir kenara bırakarak çocuğunu doğurmaya karar verir. Fakat Eva’nın çocuğu için yaptığı bu fedakarlık aralarındaki ilişkinin seyrini değiştirir. Kevin, liseye geldiğinde karışmaması gereken olaylara karışır ve her gün yeni bir sorunla eve gelen bir çocuk haline dönüşür. Eva ise çocuğunun böyle bir insan olmasından dolayı kendini suçlu ve sorumlu hissederek yanlışını bulmaya çalışır.
Identity filmi, karanlık bir gecede ortaya çıkan yıkıcı etkiye sahip kasırga yüzünden otele sığınan birbirine yabancı 10 insanı bir araya getiriyor. Bu izbe otele sığınan insanlar, dış dünyayla kopuk hale geldikleri otelde bir süre sonra esrarengiz olaylar yaşamaya başlarlar. Kim olduğunu bilmedikleri biri, otel içerisinde seri cinayet işlemeye başlar. Bir Agatha Christie romanına dayanan film, izlenmeye değer bir yapım olmuştur.
Akıl karıştıran filmleriyle meşhur usta yönetmen Christopher Nolan filmi Insomnia, bir Alaska kasabasında esrarengiz şekilde bir kızın öldürülmesi ile gelişen olayları anlatıyor. Cinayeti çözmek adına kasabaya gönderilen iki dedektif, olayı çözme aşamasında şüpheli olarak yazar Walter Finch’in peşine düşerler. Bu sırada yaşanan bir çatışmada dedektiflerden biri ölür ve Finch izini kaybettirir. Buna oldukça sinirlenen diğer dedektif ise intikam ve adalet peşinde koşmaya başlar.
Yorumlar (0)