Sanat ne içindir ya da daha net sormak gerekirse neden film çekilir? Filmi izleyen kişilerin eğlenmesi ya da farklı duygular hissetmesi için film çekilebilir ve dahası, insanları daha önce hiç düşünmedikleri konular üzerine düşündürmek için de film yapılabilir. Bu tür filmler felsefi filmler olarak adlandırılır çünkü felsefenin bilgi arayışı gibi bu yapımlar da bazı konular işliyorlar ve bir mesaj vermek yerine mesajın kendisini seyirci bulsun istiyorlar.
Eminiz başlığı görür görmez okuyucularımızın da aklına sayısız felsefi film gelmiştir ancak biz bu listede The Cinemaholic internet sitesinde yayınlanan inceleme üzerinden bir değerlendirme yaparak IMDb puanı en yüksek felsefi filmlerden bazılarını listeledik. Kimisi oldukça popüler olan bu filmlerden bazılarını ise duymamış bile olabilirsiniz. Gelin sizi hayat üzerine düşündürecek en iyi felsefi filmlerden bazılarına yakından bakalım.
Budist bir rahibin hangi aşamalardan geçtiğini hiç düşündünüz mü? Kore sinemasının ünlü ismi Kim Ki-duk’un en iyi filmlerinden biri olarak kabul edilen Spring, Summer, Fall, Winter… and Spring filminde, bir çocuğun ıssızılığın ortasındaki bir tapınakta büyütülme hikayesine konuk oluyoruz. Neredeyse hiç denebilecek kadar az repliğe sahip olan film boyunca doğanın içinde sanki o rahip tarafından büyütülen çocuk kendinizmiş gibi hissederek, yaşam döngüsü üzerine düşüncelere dalacaksınız.
Sinemayı sinema yapan en önemli isimlerden bir tanesi olan Rus yönetmen Andrei Tarkovsky imzalı Solaris filmi, bu tür yapımlardan pek beklemediğimiz şekilde bir uzay istasyonunda geçiyor. Uzay istasyonunda görevli mürettebatın garip davranışlar sergilemesinin nedenini araştırmak üzere istasyona gönderilen bir psikolog, bu uzay boşluğundaki kapalı alana girdiği zaman aslında insanlığın genetiğine işlemiş ve değiştirilemez gerçeklerle yüz yüze kalacaktır.
Önce İtalya, sonra Avrupa ve son olarak da dünya sinemasına damga vurmuş İtalyan yönetmen Federico Fellini imzalı 8½, aslında bir otobiyografik eser olarak da kabul edilebilir çünkü filmde, bilim kurgu filmi yapmaya çalışan bir yönetmenin maceralarını izliyoruz. Komedi unsurlarının ince bir şekilde dahil edildiği hikayede karşımıza çıkan felsefi ikilemler, bazıları için oldukça uzak olsa da sinema dünyası ile bağ kurmalarına ve bu dünya üzerinden kendi hayatlarına bakmalarına neden olacak.
Sinema ile ilgili olan herkesin mutlaka izlemesi gereken bir film olan Mirror’da anlatılan hikaye, bizzat filmin yönetmeni Andrei Tarkovsky’e ait. Tarkovsky’nin kendini biraz da karikatürize bir şekilde anlattığı film, kırk yaşında ve ölmek üzere olan bir adamın geçmişi hatırlaması ile başlıyor. Ölürken gözünüzün önünden geçtiği söylenen film şeridinin usta bir yönetmen tarafından gerçekten çekildiği bu yapımda gençlik, çocukluk, aile, savaş ve yerel kültür üzerine derin sorgulamalar bulunuyor.
Anand Gandhi imzalı Hint filmi Ship of Theseus’da karşımıza üç farklı hikaye ve üç farklı ana karakter çıkıyor. Gariptir, her hikayede anlatılan karakter hem bizden çok farklı hem de bizden biri gibi. İlk hikayede havalı bir fotoğrafçıyı, ikinci hikayede siroz yüzünden ölmek üzere olan bir hastayı, son hikayede ise böbreği çalınmış bir borsacıyı izliyoruz. Bambaşka hayat öykülerine sahip olan bu üç farklı kişi üzerinden aslında belki de her gün ister istemez içinde bulunduğumuz dünya hallerini düşünüyoruz.
Arkadi Natanoviç Strugatski ve Boris Natanoviç Strugatski tarafından kaleme alınan Uzayda Piknik adlı romanın sinema uyarlaması olan Andrei Tarkovsky imzalı Stalker filmi, İngiliz Film Enstitüsü tarafından tüm zamanların en iyi 50 filminden biri olarak seçilmiş ve tüm dünya eleştirmenleri tarafından büyük beğeni toplamıştır. Filmde tüm dileklerin gerçekleştiği Bölge isimli bir yere gitme mücadelesi veren iki adamın hikayesini izliyoruz.
Ingmar Bergman imzalı The Seventh Seal filmini mutlaka duymuşsunuzdur çünkü kendisi 2010 yılında Empire dergisi tarafından dünya sinemasının en büyük sekizinci filmi seçildi. Filmde, Haçlı Seferleri sonrası İsveç’e dönen ve kara veba salgını ile karşı karşıya kalan bir şövalyenin hikayesini izliyoruz. Ölüm, yaşam ve tanrı kavramlarının sorgulandığı bu filmde şövalye, ölüm meleği ile satranç oynuyor.
Dünyada The Adversary adıyla yayınlanan Satyajit Ray imzalı Hint filmi Pratidwandi, Hindistan sinemasının Bollywood’dan çok daha fazlasını olduğunu gösteriyor. Hint yeni gerçekçilik akımının en önemli eserlerinden biri olarak kabul edilen filmde, üniversite mezunu genç bir işsizin onu halüsinasyon görmeye kadar götüren kaygılarının hikayesini izliyoruz. Onlarca yıl öne bambaşka bir kültürde yapılmış bu filmde, zamansız düşüncelere şahit olacaksınız.
Dünya çapında yapılan festivallerde sayısız ödüle layık görülmüş Japon filmi Rashômon, usta yönetmen Akira Kurosawa imzası taşıyor. Bazıları için rahatsız edici bile olabilecek film, bir gelinin tecavüze uğraması ve samuray kocasının öldürülmesi ile başlıyor. Sonrasında yaşananları ise film boyunca farklı insanların gözünden izleyerek aslında ortada gerçek gibi görünen bir olgunun bile aslında farklı açılardan bakıldığında değiştiğine şahit oluyoruz.
Sıradan bir hayat yaşayan kendi halinde bir memur, kanser olduğunu ve artık yaşayacak günlerinin sayılı öğrendiğinde ne yapar? Usta yönetmen Akira Kurosawa imzalı Ikiru filmi, izleyicilerle birlikte bu soruyu soruyor ve film boyunca bu sorunun yanıtını arıyor. İnsanlığın var olduğu günden beri sorduğu ‘Neden yaşıyoruz?’ sorusuna odaklanan filmi biraz buruk biraz da umutla izleyeceksiniz.
İzleyenleri hayat üzerine derin sorgulamalara sürükleyecek en iyi felsefi filmlerden bazılarını listeledik ve kısaca hikayelerinden bahsettik. Elbette bu liste çok daha uzun olabilirdi. Listede olmasını istediğini filmleri yorumlarda paylaşabilirsiniz.
Yorumlar (0)