Antik medeniyetlerden bu yana insanlık için en büyük gizem olan uzayı keşfetmek adına tarihi bir günü geride bıraktık. SpaceX’in ve dolaylı olarak NASA ile ABD’nin başarısı, her ne kadar politik ve diplomatik olsa da insanlığın “keşif” hanesine yazıldı. SpaceX’in yıllardır üzerinde çalışmalar yürüttüğü Crew Dragon görevi ile iki astronot uzaya gönderildi.
Bugüne kadar NASA, Roscosmos ve ESA gibi devlet destekli resmi kurumların yatırımlarıyla insanlar uzaya gönderilebilmişti. Ancak Elon Musk’ın çılgın fikirleriyle vizyonunu belirlediği SpaceX, uzaya insanları gönderen ilk özel şirket oldu. Şirket Amerikalı, astronotlar Amerikalı, zaten her şey de İngilizce demeyin… Size anlatacaklarımız var.
4 Ekim 1957. Rus yapımı Sputnik-1, Dünyamızın ilk yapay uydusu olarak başarılı bir şekilde uzaya gönderildi. Yaklaşık 4 ay sonra 31 Ocak 1958’de ABD, yarışta ben de varım diyerek Explorer-1 isimli uydusunu uzaya gönderdi. Soğuk Savaş, Rusya ve ABD arasında uzay savaşına dönüştü.
12 Nisan 1961. Rus kozmonot Yuri Gagarin, Vostok isimli araçla Dünya çevresinde 1 tur atarak uzaya gönderilen ilk insan oldu. Daha üzerinden 1 ay bile geçmemişti ki 5 Mayıs 1961’de ABD, astronot Alan Sheppard’ı uzaya gönderdi. Toprak altındaki yuvasından hiç çıkmayan büyük bir karınca kolonisi gibi, aramızdan birisi güneş ışığını görünce hepimiz sevinmiştik.
Başarılar insanlığın hanesine yazılmış gibi anlatılsa da aslında bütün bu yaşananlar, büyük devletlerin “Hayır uzayı ben fethedeceğim” yarışıydı. Para devletlerin elindeydi, devletler bilimi satın aldı ve aralarındaki rekabet için kullandı. İşe iyi tarafından bakarsak, uzaya insanları göndermek herkesi sevindirmişti.
60’lı yıllarda başarılı ve başarısız onlarca görev yapıldı. Mesela Rus kozmonot Valentina Tereşkova, 16 Haziran 1963’te uzaya gönderilen ilk kadın olmuştu. Artık bu işin cinsiyeti de kalmadı. Binlerce insan nihai bir hedef için çalıştı: Dünya’nın tek doğal uydusu Ay’a ulaşmak.
NASA ve ABD bu konuda daha başarılı adımlar atarak Apollo görevleriyle tarih yazdı. 21 Aralık 1968’de gerçekleştirilen Apollo 8 göreviyle Ay yörüngesine ilk kez insan gönderildi. Neredeyse 1 yıl sonra 20 Temmuz 1969’da NASA, Neil Armstrong’un komuta ettiği Apollo 11 göreviyle bu kez Ay yüzeyine başarılı bir iniş yaptı. İşte “Benim için küçük, insanlık için büyük bir adım” sözleri falan, bilirsiniz. Detaya girmiyoruz.
Yarım asırdır Ay’a insan gönderilemiyor, ancak makineler aydınlık ve karanlık tüm yüzünde cirit atıyor. Hatta 1970’li yıllarda gönderilen Viking 1 ve 2 araçları ile insanlık, teorik olarak Mars’a da ulaşmayı başardı. O günlerden bu yana Dünya’ya en yakın gezegen olan Mars’ın yüzeyine defalarca kez araç gönderildi.
1998 yılında ise yeryüzüne 400 kilometre uzaklıkta içerisinde uzun süreler boyunca insanların yaşamasına, çalışmasına izin verecek Uluslararası Uzay İstasyonu gönderildi. O günden bu yana geliştirilmeye devam eden araçta düzenli olarak değişim yapan Amerikan, Rus, Fransız ve Japon astronotlar bulunuyor.
Uzay yarışı mı? Hiç bitmedi ki… Zamanında nasıl uzaya ilk insanı gönderme amacı varsa, şimdi de Mars’a insan gönderme amacı var. Her şey geçmişte olduğu kadar politik. ABD, 2011’den bu yana astronotlarını Rusya sayesinde uzay istasyonuna gönderebiliyor. Devreye sonradan giren Çin, tüm ülkelere resti çekerek kendi uzay istasyonunu inşa ediyor.
Her ne kadar ülkelerin isimlerini ansak da üzerine mutabık olmamız gereken önemli bir konu daha var: Artık para ve teknoloji sadece devletlerin değil, büyük ölçüde özel şirketlerin elinde. O şirketlerden birisi de SpaceX. İşte başarılı olan Crew Dragon görevi de tüm bun anlattıklarımız gibi tarihe geçti. Kısa uzay tarihi dersimizden sonra, şimdi gelin şu Crew Dragon meselesine yakından bakalım.
SpaceX, 2000’li yılların başında çiçeği burnunda multi milyoner Elon Musk tarafından kurulmuştu. Şirketin amacı yeniden kullanılabilir roketler üreterek uzay taşımacılığı yapmaktı. Bunu 2010’lu yılların sonuna doğru başardılar. Şirketin kendi fabrikalarında ürettiği Falcon 9 roketleri, çeşitli ülkelerin ve şirketlerin uydularını Dünya yörüngesine taşıdı.
Elon Musk’ın asıl amacı, karşılığında ciddi ücretler aldığı uzay kargoculuğu modeliyle SpaceX’i daha da büyütmek ve yeni projelere yatırım yapmaktı. Bu vizyonla, 2014’te NASA ile anlaşıp Crew Dragon adı verilen, mürettebat taşıyan özel kapsüller geliştirilmeye başlandı. Bu sırada ABD, eski ve pahalı olması nedeniyle kendi topraklarından uzaya insan göndermeyi bırakmıştı.
Tüm ABD’li astronotlar; tıpkı Fransız veya Japon astronotlar gibi Rusya’daki uzay üstlerinden istasyona gönderildi. ABD, az evvel yukarıda da anlattığımız uzay yarışında Rusya’nın eline bakar oldu. Ta ki 30 Mayıs 2020’de SpaceX; iki NASA astronotunu uzaya gönderene kadar. Böylece tarihte ilk kez, ticari kaygıları olan bir şirket, uzaya kanlı canlı insan göndermiş oldu.
ABD’nin bir devlet kurumu olan NASA, 2011’den bu yana uzaya gönderdiği her bir astronotun koltuğu için Rusya’ya 86 milyon dolar para ödüyor. Buna karşılık olarak içinde 7 yolcuya kadar insan taşıyabilecek bir Falcon 9 roketinin maliyeti sadece 90 milyon dolar. Yani ABD SpaceX ile çalışırsa kendi topraklarından “ulusal bir başarı göstererek” uzaya insan gönderebilecek, Ayrıca 1 astronot koltuğu fiyatına 7 astronota kadar mürettebat taşıyacak.
Tüm bunlar, ABD’nin Rusya ve Çin dahil diğer süper güçler karşısında elinde tuttuğu önemli bir koz. Aslında hiç bitmeyen, bilimsel çalışmaların bir sonucu olarak devam eden teknoloji ve uzay savaşlarında yeni bir döneme girdik.
Hepimiz Boeing’i 747 gibi devasa yolcu uçaklarıyla biliyoruz. Ancak şirketin uzay çalışmaları da bulunuyor. Uzaya kendi imkanlarıyla insan göndermenin maliyetli olacağını gören NASA 2014 yılında hem SpaceX hem de Boeing ile anlaşma yapmıştı. NASA, uzaya insan gönderecek bir araç için Boeing’e 4,2 milyar dolar; SpaceX’e ise 2,6 milyar dolar para verdi. Çünkü Boeing sıfırdan bir araç geliştirecek, SpaceX ise uzaya cansız yük taşıdığı Dragon kapsülünü insan taşımaya özel hale getirecekti.
Boeing’in sıfırdan geliştirdiği ve Starliner adını verdiği araç projesi büyük ölçüde başarısız oldu. SpaceX ise ihalenin kazan tarafı olmayı başardı. ABD’nin kapital rekabet modeli uzay çağında da işe yaradı. SpaceX, anlaşmadan 6 yıl sonra Crew Dragon ile NASA astronotlarını uzaya gönderdi.
Bob Behnken ve Doug Hurley, ABD Hava Kuvvetleri’nde görevli iki eski pilot. Birbirlerinden habersiz olarak zamanında NASA’ya astronot olmak için başvuran bu ikili, uzay ortamında iyi arkadaş oldu. 49 yaşındaki Behnken 708 saatten fazla uzayda kaldı, 37 saat uzay yürüyüşü yaptı. 53 yaşındaki Douglas Hurley ise toplamda 683 saatini uzayda geçirdi. Tüm bu tecrübeler, iki deneyimli astronotu kariyerlerinin zirvesine çıkacakları Crew Dragon görevinde yeniden bir araya getirdi.
Dragon kapsülü, aslında içinde uyduları ve uzay istasyonuna gitmesi gereken yükleri taşımak için tasarlandı. Ancak SpaceX’in 2014 yılında NASA ile anlaşmasıyla birlikte; kapsülün içi insan taşımaya elverişli şekilde yeniden dizayn edildi. Bu yeni tasarıma da Crew dragon adı verildi.
Tam 70 metre uzunluğa sahip Falcon 9 roketlerinin ucuna yerleştirilen Crew Dragon kapsülü, atmosfer dışına çıkıldığında dev roketten ayrılıyor. Bu aşamadan sonra içerisindeki astronotlar, tamamen dokunmatik ekranlarla döşenmiş bir paneli karşısında oturuyorlar. Dragon kapsülünün üzerinde kendisine ait küçük ateşleyiciler, aracın hesaplanan şekilde yörüngede kalmasını sağlıyor.
Uzay yolculuklarında aniden değişen kabin basıncı ve oksijen seviyelerinden korunmak için izole bir kıyafet giymek şart. Ancak bugüne kadar tasarlanan astronot kıyaferleri hem çok ağır hem de hakeket kabiliyetini kısıtlayan yapıya sahipti. SpaceX’in yaklaşık 4 yıldır üzerinde çalıştığı bu kıyafetler ise öncekilere göre daha ucuz, hafif ve rahat.
Daha önce Batman V Superman, Fantastik Dörtlü, Avengers ve X-Men filmleri için kostüm tasarlayan Jose Fernandez, SpaceX’in yeni kıyafetlerini tasarlayan kişi. Yani aslında kurgusal bir gerçekliğe adım atılmış durumda. Elbette kıyafetlerin teknolojik özellikleri SpaceX’in mühendisleri tarafından geliştirildi: Sonuç olarak, kasklar kişinin baş ölçülerine özel olarak 3 boyutlu yazıcılarla basılabilir hale getirildi.
Crew Dragon kapsülünün amacı, yeryüzünden 400 kilometre yukarıdaki Uluslararası Uzay İstasyonu’na ulaşmak. Tıpkı insansız seferlerde olduğu gibi istasyona kenetlenecek araç, astronotların gerekli testleri yerine geçirmesi için en fazla 3 ay 20 gün boyunca istasyona bağlı bir şekilde bekleyecek.
Maksimum 110 gün boyunca istasyonda çeşitli görevler yapacak astronotlar, ileride netleşecek bir tarihte Crew Dragon kapsülüne yeniden oturacaklar ve yuvaya dönüş başlayacak. Kapsül istasyondan ayrıldıktan sonra hesaplanan şekilde dönüş yolculuğuna koyulacak. Atmosfere girdiğinde paraşütler açılacak, Atlas Okyanusu’na iniş gerçekleştirecek.
SpaceX’in Crew Dragon görevinden şimdilik bu kadar. Eğer merak ettiğiniz detaylar varsa yorumlarda belirtmeyi; görüş ve önerilerinizi bizlerle paylaşmayı unutmayın. Uzayda yaşanan tüm gelişmeleri anbean aktarmaya devam edeceğiz...
Yorumlar (0)