Ya da kendi paranızdan vazgeçiyorsunuz. Yerine başka bir ülkenin parasını kullanmaya başlıyorsunuz veya ortak bir para birimine geçiyorsunuz. Kulağa biraz garip geliyor, değil mi?
Oysa dünya tarihinde pek çok ülke; ekonomik istikrar, siyasi ittifaklar ya da ekonomik krizlerle başa çıkmak adına kendi parasını tedavülden kaldırdı. Kimileri daha güçlü bir ekonomiye tutunmak için bunu yaptı, kimileri ise batmaktan kurtulmanın tek yolunun bu olduğuna inandı.
Hiperenflasyon, paranın değerinin hızla düşmesi ve fiyatların kontrolsüz bir şekilde artması anlamına geliyor. Dörtnala enflasyon olarak da adlandırılan bu durum, vatandaşların alım gücünü ciddi şekilde zayıflatır ve ekonomiyi çıkmaza sürükler.
Örneğin, Zimbabve, 2008’de yaşadığı hiperenflasyon nedeniyle kendi para birimi olan Zimbabve dolarını kullanmaktan vazgeçti. Enflasyon oranı %89,7 sekstilyon gibi akılalmaz bir seviyeye ulaştı.
Bu durum, bir ekmek almak için milyarlarca Zimbabve doları ödenmesine neden oldu. Sonunda Zimbabve hükûmeti, Amerikan doları ve Güney Afrika randı gibi yabancı para birimlerini resmî olarak kabul etmek zorunda kaldı.
Bazı ülkeler, dış borçlarını ödeyememe riskiyle karşı karşıya kaldıklarında kendi para birimlerini terk etmek zorunda kalabilir. Bu durum, genellikle uluslararası finans kuruluşları veya diğer ülkeler tarafından dayatılan koşulların bir sonucu olarak ortaya çıkar.
Ekvador, 2000’de yaşadığı ekonomik krizin ardından Amerikan dolarını resmî para birimi olarak kabul etti. Ülke, yüksek enflasyon ve döviz kuru istikrarsızlığı nedeniyle kendi para birimi olan Sucreyi kullanmaktan vazgeçti.
Karar, uluslararası finans kuruluşlarının baskısı ve dış borçların ödenmesi için gerekli görüldü. Ekvador, bu sayede ekonomisini bir nebze stabilize etmeyi başardı ancak aynı zamanda para politikası üzerindeki kontrolünü de kaybetti.
Bazı ülkeler, siyasi veya ekonomik birliklerin bir parçası olarak da kendi para birimlerinden vazgeçebilir ve aslında daha büyük bir ekonomik entegrasyon ve istikrar arayışının sonucu olarak yapılır.
Avrupa Birliği (AB) üyesi birçok ülke, kendi para birimlerini bırakarak avroyu kabul etti. Örneğin, Almanya (Alman markı), Fransa (Fransız frangı) ve İtalya (İtalyan lireti) gibi ülkeler, 2002’de avroya geçiş yaptı.
Bu karar aslında AB’nin ekonomik entegrasyon hedeflerinin bir parçasıydı ve üye ülkeler arasında ticaretin kolaylaştırılması, fiyat istikrarı ve ekonomik büyüme gibi avantajlar sağladı. Ancak avroya geçiş aynı zamanda ülkelerin para politikası üzerindeki kontrolünü de sınırladı.
Bazı ülkeler -ki bu genellikle eski sömürge ülkelerinde görülür- tarihsel olarak kolonyal güçlerin etkisi altında kaldıkları için kendi para birimlerini çıkarmaktan vazgeçmişti.
Batı Afrika Ülkeleri Ekonomik Topluluğu (ECOWAS) üyesi birçok ülke, Fransız sömürge döneminden kalma bir miras olarak CFA frangı’nı kullanmakta.
CFA frangı, Fransız hazinesi tarafından desteklenen ve avroya sabitlenmiş bir para birimi. Bu ülkeler, kendi para birimlerini çıkarmak yerine CFA frangı’nı kullanarak ekonomik istikrar sağlamayı tercih etti.
Bazı küçük ülkeler veya mikrodevletler ise kendi para birimlerini çıkarmanın maliyetli ve pratik olmadığını düşünerek başka para birimlerini kullanmayı tercih edebilir.
Monako, Andorra ve San Marino gibi küçük Avrupa ülkeleri, kendi para birimlerini çıkarmak yerine avroyu kullanıyor. Ekonomik olarak büyük komşularına bağımlı oldukları için kendi para birimlerini çıkarmanın anlamsız olduğunu düşündüler.
Bunun yanı sıra avro kullanımı bu ülkelerin uluslararası ticaretini kolaylaştırıp ekonomik istikrar da sağladı.
Sonuç olarak bir ülkenin kendi para biriminden vazgeçmesi, her zaman kolay bir karar değil ve derin ekonomik, siyasi ve tarihsel sebeplere dayanıyor.
Küresel ekonominin dinamiklerine göre bakalım benzer başka kararlar ve ülkeler de görecek miyiz?
Yorumlar (0)