Nahrimed Haber

Tüm Türkiye’nin Aklındaki O Soru: Sürekli Büyük Markalara Hammadde Vermemize Rağmen Biz Neden Yeteri Kadar Dünya Markası Yaratamıyoruz?

Sektörel - 17 gün önce 0 Yorum
Sektörel Tüm Türkiye’nin Aklındaki O Soru: Sürekli Büyük Markalara Hammadde Vermemize Rağmen Biz Neden Yeteri Kadar Dünya Markası Yaratamıyoruz?
Dünya sahnesine yabancı ülkelerin başarılı markalarını sıkça görüyoruz. Peki ülkemiz neden bu konuda diğer ülkeler gibi bir başarı yakalayamıyor? Diğer markalara sağladığımız hammaddeleri kendi markalarımızla taçlandırsak çok daha iyi olmaz mıydı?

Coca-Cola, Apple ve Toyota gibi markaların ortak noktası nedir diye sorsak herhalde küresel markalar olduğu cevabını alırız.

Peki, Almanya, Amerika, Güney Kore, Japonya ve daha birçok ülke küresel markalar yaratma konusunda neden bu kadar başarılı? Ya da biz neden bu konuda benzer oranda bir başarı yakalayamıyoruz?

Üretim ve tedarik zincirine odaklanmak yerine markalaşmaya yatırım yapmanın önemi burada ortaya çıkıyor.

Temel sorunlardan biri markalaşma stratejilerimizin yeterli olmaması.

Birçok şirket, üretim ve tedarik zincirine odaklanırken, uzun vadeli bir yatırım olan markalaşmaya gereken önemi vermiyor.

Oysa markalaşma, sadece bir logo tasarlamak ya da slogan bulmanın ötesine geçen uzun vadeli bir yatırımken şirketlerimizin bu alanı ikinci ya da üçüncü plana atması aslında küresel marka yaratma konusunda bizleri dezavantajlı konumda bırakıyor.

Bu sebeple Türkiye genellikle tedarikçi rolünde kalarak büyük markalara yüksek kaliteli hammadde ve yarı mamul ürünler sağlar pozisyonda kalıyor.

Ek olarak markalaşma stratejilerine önem verilmemesi yerel pazarda başarılı olan birçok markanın, bu başarısını global pazarlara taşıyamamasına da sebep oluyor.

Bir diğer önemli nokta ise araştırma geliştirme faaliyetlerindeki eksiklik.

Genele bakıldığında Türkiye’deki şirketler yabancı rakiplerine kıyasla yenilikçi ürünler geliştirme ve bu ürünleri global pazarlara sunma konusunda yetersiz kalıyor.

Dünyada büyük markaların başarısının sürekli olarak yeni ürünler ve hizmetler sunma yeteneklerine dayandığını varsayarsak bu konuda ekstra çabaların harcanmaması yerli markalarımızı yabancı rakiplerine karşı savunmasız bırakıyor.

Ek olarak, küresel bir marka yaratmanın oldukça maliyetli olduğu da göz önünde bulundurulduğunda ihtiyaç duyulacak büyük finansal yatırımlar da Türk şirketlerini dezavantajlı konumda bırakıyor olabilir.

Tabii burada Türk şirketlerindeki kurumsal yapının da etkisi olabileceğini söylemek mümkün.

Örneğin aile şirketlerinin yaygın olduğu ülkemizde profesyonel yönetim eksiklikleri, global bir marka yaratma sürecini olumsuz etkileyebilir.

Küresel pazarda ülke algısı da etkili oluyor!

Nasıl Çin malı ürün algısı ile Alman malı ürün algısı farklılaşıyorsa, Türkiye menşeli ürünlerin uluslararası pazarlardaki algısı da markalaşma sürecinde önemli bir rol oynayacaktır.

Sektöre göre değişebilmekle birlikte, Türk ürünlerine olan genel algıyı iyileştirmek için markaların uzun vadeli güven ve itibar inşa etmesi gerekmektedir.

Bu da AR-GE ve markalaşma çalışmalarına yapılacak yatırımlardan geçer.

Özetle, Türkiye’den daha fazla küresel marka çıkarmak için bu alandaki eksiklikleri giderilmesi şart gibi görünüyor.

Bu doğrultuda Turquality gibi markalaşma programlarının desteğini almak ve bu programların düzenli gelişimini desteklemek faydalı olacaktır.

İlginizi çekebilecek diğer içeriklerimiz:


Yorumlar (0)

Yorum Yap