Bir zamanlar sayısız hikâyenin yaşandığı bu terk edilmiş yerlerde, zamanın bıraktığı tahribat etkisi görülüyor. Entropiyi daha hızlı yaşayan bu yerler, insanlık sonrası dünyanın nasıl olacağının ipuçlarını şimdiden veriyor.
Fotoğrafçılığa merakı olanlar için sıra dışı atmosferler sunan bu lokasyonlara gittiğinizde beklediğinizden çok daha fazlasını bulacaksınız.
1800’lerin sonlarında Fransızlar tarafından inşa edilen bu bina, bir zamanlar Rum çocukların barındığı bir yetimhaneydi. 1964 yılında kapatıldı.
Köy halkı yıllar önce 30 km ötedeki bir bölgeye yerleştirildi. Etkileyici bir atmosfere sahip olan bu terk edilmiş yerleşke, fotoğraf tutkunları için çok tercih edilen bir alan.
I. Dünya Savaşı’ndan önce 6.500 civarında Yunan’ın yaşadığı köy, savaşta diğer Yunanlı ve Hıristiyan azınlıkların kıyımına uğradı. Lozan Anlaşması’yla birlikte işgalciler Kayaköy’den çıkarıldı, onların yerine Müslüman Yunanlar yerleştirilmek istendi fakat hayalet korkusu nedeniyle buraya yerleşmeyi kabul etmediler.
İsmi şimdilerde İzbırak olarak geçiyor. Mardin’in Midyat ilçesinde, Kul Dağı üzerinde Tur Abdin Köyleri olarak adlandırılan köylerin üçüncüsü. Köy halkı burayı 90’larda terk etmiş.
70’li yıllardan beri bu evde gizemli olayların yaşandığına inananlar bulunuyor. İnanması güç olan efsaneye göre ev beş saniyeliğine ortadan kaybolup tekrar geri geliyormuş.
Geçim sıkıntısı nedeniyle köyden göçen halk, eşyalarını bile geride bırakarak kendilerine yepyeni hayatlar kurmuş. Evlerin içine girdiğinizde zamanın yarattığı tahribatı net bir şekilde görebiliyorsunuz.
Kırklareli’de bulunan Istranca Dağları’na yakın bir yerde olan Karanlık Köy’de bir zamanlar dopdolu bir hayat vardı. Şimdilerde adeta bir hayalet köye dönüşmüş durumda.
Yalıkavak’ın tepesinde, harika bir manzaraya bakan bu köy, Partinapas Kayası’nın güney eteklerine kurulmuş bir Türkmen köyü. 600 yıllık bu köy, hayvancılık ve zeytincilik yapılan bir yerleşkeyken 1950’lerde köy sakinleri Yalıkavak’a göçünce boş kalmış.
Köy, Devlet Su İşleri tarafından 2009’da Pusat Deresi ve Madenköy Çayı üzerine sulama amaçlı kurulan Pusat-Özen Barajı nedeniyle boşaltıldı. Kuraklık döneminde cami minaresi suların üstünde görülebiliyor.
Köy sakinleri 80’li yıllarda köyü terk etmiş. Ulaşımın zorlu olması nedeniyle daha uygun bir konumdaki Yeşilova Köyü’ne göçmüşler. Ardında bıraktıkları taş ve kerpiç evler zaman içerisinde çok fazla aşınmış.
Halakasi ve Madraboduz tepeleri arasında yer alan köy, bir zamanlar Türkiye’nin en büyük köyleri arasındaymış. Tamamen terk edilmiş bir köy olmasa da hane sayısı 1950’den 150’ye kadar düşmüş durumda. Köyde ibadete açık iki kilise de bulunuyor.
1770 yılında Fransızlar tarafından inşa edilen, İstanbul’un en önemli tarihî sokaklarından birinde yer alan Saint Pierre Han, son yıllarda tornacılar, gıda imalatçıları ve metal işleme atölyelerinin faaliyet göstermesiyle tahribata uğramıştı.
3 katlı, 66 odalı bu yapı, Bahçeşehir Üniversitesi Konservatuvarı’nın binası olması için belediye tarafından restore edilecek ve binada yeni sanatçılar yetişecek.
Karaburun Yarımadası’nın batısında bulunan köyde kimsenin yaşamamasının nedeni, 1923 yılında Türkiye ile Yunanistan arasında imzalanan mübadele anlaşması. Rumlar bölgeden ayrılıp Sakız Adası’na göç edince köy bugün ıssız bir yer haline dönüşmüş.
Bir zamanlar Kıbrıs’ın en ünlü bölgesiydi. 1974 Kıbrıs Harekâtı’nda Kıbrıslı Rumlardan oluşan nüfusu tarafından terk edilen bölge, harekât sonrası askerî kontrolde kalmış, büyük bir kısmı yerleşim ve iskana kapatılmıştı. Yeşil Hat’ın hemen kuzeyinde yer alan Maraş sahil şeridi 46 yılın ardından 8 Ekim 2020’de kısmen yeniden kullanıma açıldı.
Yorumlar (0)