Koronavirüsün ülkemizde görülmesi ve giderek yaygınlaşmasıyla birlikte, Türkiye’ye ilişkin önemli araştırma sonuçları da gün yüzüne çıkmaya başladı. 14 - 18 Mart tarihleri arasında düzenenlen Risk Algısı Araştırması ile koronavirüse karşı insanların ne seviyede önlem alıp almadıkları sorusuna yanıt arandı.
Prof. Dr. Ali Atıf Bir başkanlığında, İletişim Bilimleri Enstitüsü ve Fram Araştırma isimli şirket tarafından gerçekleştirilen çalışmaya 824 kişi katıldı. Sonuçlar, özellikle Güney Kore ve İtalya gibi ülkeleri göz önünde bulundurduğumuzda gerçekten endişe verici boyutta görünüyor.
Yukarıdaki verilere göre Türkiye’de vatandaşların %44’ü koronavürüsün, grip gibi sıradanlaşmış bulaşıcı hastalıklarla aynı oranda bulaşıcı olduğunu düşünüyorlar. Katılımcıların geri kalanı ise koronavirüsün, sıradanlaşan bulaşıcı hastalıklara kıyasla daha kolay bulaştığını düşünüyorlar.
Yaş yükseldikçe ölüm oranlarının arttığı COVID-2019 hastalığına dair risk alıgısı, 18-24 yaş arası gençler ve 65 yaş üzerindeki vatandaşlarımız için aynı düzeyde. Yani üniversite çağındaki gençler ile yaşlı vatandaşlarımız neredeyse eşit oranda endişe taşıyorlar. Araştırmacılar, bu duruma neden olan şeyin gençlerin haberleri sosyal medyadan almaları ve buna bağlı olarak daha çok davranış sergilemeleri olarak açıklıyorlar. 65 yaş gubu üzerindeki endişelerin fazla olmasının nedeni de doğal sebepler; çünkü koronavirüs. 65 yaş ve üzerinde daha etkili.
TV’lerde gösterilen koronavirüs kamu spotu. Aktör Timuçin Esen, bir TV dizindeki karakteriyle bilgi veriyor.
Türkiye’de geleneksel medya aracı televizyonun aslında düşünüldüğünden de etkili olduğu kanısı, koronavirüs araştırmasında da ortaya çıkıyor. Araştırmaya göre internet ve sosyal medyada daha çok haber paylaşılmasına rağmen vatandaşlarımız, koronavirüs haberlerinin önemli kısmını TV’den takip ediyorlar.
Ayrıca mecra farketmeksizin en güvenilir kaynak da Sağlık Bakanlığı olarak öne çıkıyor. Bu konuda da gerek Sağlık Bakanı Koca, gerek bakanlık tarafından sürecin en başından bu yana uygulanan iletişim stratejisinin etkisini görmek mümkün.
Kişisel önlemler arasında hijyene dikkat etme, toplu ortamlarda dikkatli davranma, sosyal mesafelendirme ve evde kalma hususlar araştırmaya dahil edilmiş durumda. Sonuçlara göre vatandaşlarımızın %12’si, yukarıda bahsi geçen kişisel önlemlerin herhangi birini uygulamıyor. Eğitim oranı düştükçe kişisel önlem almama oranı da artış gösteriyor.
Araştırma hakkında konuşan Prof. Dr. Ali Atıf Bir, “Böylesine yayılma potansiyeli olan bir salgında riski olduğundan biraz fazla algılamak; önlemlere uymak açısından önemli olsa da risk algısının gerçek riskten çok yüksek olması, toplumda panik havasını gereksiz yere arttırarak, ekonomi dahil birçok çarkın işlemez hale getirebilir.” açıklamasında bulundu.
Risk algısının kişiden kişiye değişim gösterebileceğini söyleyen Bir, “Karmaşık sözcüklerin neyi ifade ettiği bilgisi, birçok izleyici için farklı yorumlanmaya müsaittir. Biz bu araştırmayı modellerken halihazırdaki literatür ve DSÖ açıklamalarına göre semptom gösterip COVID-19 pozitif çıkma olasılığını yani gerçek risk %5 ve altı aldık. Aslında herhangi bir grip semptomu gösterme olasılığı şu an için bu oranın çok altındadır" dedi.
Yorumlar (0)