Çünkü bir kilosunun sağladığı enerji ile yıllar boyunca seyahat edebiliyoruz! Ford, Nucleon aracında uranyumu ilk kez kullanmıştı. Fakat birazdan açıklayacağımız sebeplerden dolayı o da ne yazık ki başarı sağlayamadı.
Çünkü uranyum, sandığımız kadar da “masum” bir element değil.
Uranyum, birçok ülkenin elektrik ihtiyacını karşılamak için nükleer reaktörlerde kullanılan bir elementtir. Radyoaktif olmasının temel sebebi ise izotoplarının stabil olmamasıdır.
Uranyum-235 gibi izotoplar, nükleer fisyon adı verilen bir süreçle bölünebiliyor. Bu süreçte bir nötron, uranyum çekirdeğine çarpıyor ve onu daha küçük parçalara ayırarak devasa bir enerji açığa çıkarıyor. 1 kg uranyum, yaklaşık 3000 ton kömür yakmaya eşdeğer bir enerji üretiyor.
Gemilerde ve denizaltılarda kullanılan uranyumu neden bu kadar güçlü bir enerjisi varken arabalarda, uçaklarda kullanmıyoruz?
Aslında nükleer enerji üretmek, oldukça hassas bir süreci kapsıyor ve doğru kullanılmadığında felaketle sonuçlanabiliyor. Radyasyon ise bunların en büyüğüdür. Uranyum ve fisyon süreci sonucunda ortaya çıkan atıklar yoğun radyasyon yayıyor.
Kanser, genetik bozukluklar ve ölüme kadar gidebilecek ciddi sağlık sorunları bu problemlerin başında geliyor. Şimdi neredeyse her gün kullandığımız araçlarda ya da yılın belirli dönemlerinde kullandığımız uçaklarda nükleer reaktör kullanıldığını düşünün. Olası bir kazada ortaya çıkan radyasyon sızıntısı, tam bir felaket senaryosu oluşturabilir.
Bunun için Çernobil ve Fukuşima gibi yaşanmış örneklere bakmamız yeterli olacaktır. Dolayısıyla uranyumu araçlarda kullanmak, zannedildiğinden daha da büyük risk taşıyor.
Bu da kullanımlarına engel olan bir diğer sebep olarak karşımıza çıkabilir. Çünkü bir aracın ya da uçağın içinde kullanılabilecek kadar hafif bir reaktör üretmek, oldukça zor. Şu anda kullanılan nükleer reaktörler, genellikle dev gemilerde ya da nükleer santrallerde kullanılıyor. Üstelik alınan ileri düzey önlemler de cabası.
Peki daha önce hiç denenmedi mi? Elbette denendi. 1950’lerde ABD ve Sovyetler, nükleer motorlu uçaklar geliştirmeye çalışmıştı. Ama reaktör o kadar ağırdı ki, uçağın kalkması tam bir eziyetti. Sonucunda ise proje iptal edildi. Aynı zamanda araçlarda da kullanmak için Ford, Nucleon aracını tanıtmıştı. Ancak benzer sebeplerden dolayı bu proje de hayata geçemedi.
Nükleer enerji santralleri bile çok yüksek maliyetlerle inşa edilip işletiliyor. Dolayısıyla bir nükleer reaktörlü araba üretmek, milyonlarca maliyet anlamına geliyor. Üreticiler, tüm bu risklerin yanında bu maliyeti göze alabilirler mi? Pek sanmıyoruz.
Bunun yerine günümüzde kullandığımız elektrikli araçlar ve hidrojen yakıt hücreleri, nükleer enerjiye göre çok daha pratik ve güvenli çözümler sunuyor.
Kullanılıyor, ama yalnızca çok büyük ve özel taşıtlarda. Nükleer gemi ve denizaltıları, uzay araçları bu enerjiden faydalanıyor. Tabii önlemlerini sıkı almak kaydıyla.
Yine de söylediğimiz gibi, bir kilosuyla yıllarca seyahat edebileceğimiz uranyumu araçlarda kullanmak, sandığımız kadar masum ve basit bir hamle olmayacaktır.
Yorumlar (0)