Charles Ponzi, 1903 yılında bir gün büyük bir servet sahibi olacağına inanarak Amerika’ya gelmişti.
Bir süre farklı işlerde çalışan fakat hiçbirinde başarılı olamayan Ponzi, hayat ona istediğini vermeyince kendi yolunu çizmeye karar verdi. Fakat seçtiği yol dolandırıcılıktı…
Ponzi’nin teklifi 45 gün içinde %50, 90 gün içinde ise %100 kazanç sağlanabileceğini vadediyordu.
Kaçırılmaması gereken bir teklif gibi görünen bu vaat, doğal olarak insanların dikkatini çekti ve kısa sürede birçok kişi Ponzi’nin işine yatırım yapmaya başladı.
Aslında yaptığı işin ardında çok basit bir düzen vardı.
Ponzi, yeni yatırımcılardan topladığı parayla eski yatırımcılara ödeme yapıyordu.
Yani bir nevi, parayı cebinde tutmadan döndürüyor ve sürekli yeni yatırımcı bularak sistemi ayakta tutuyordu.
Charles Ponzi, “Ponzi şeması” adı verilen bu dolandırıcılık yöntemini kullanarak kısa sürede çok büyük miktarda para toplamayı başarmıştı.
Öyle ki Ponzi, insanları yüksek kazanç vaatleriyle cezbetmiş ve sadece birkaç ay içinde milyonlarca doları kontrol etmeyi başarmıştı.
Ancak bu büyük kazanç, tamamen gerçek dışı bir düzen üzerine kuruluydu ve sürdürülebilir değildi.
Ponzi’nin kazandığı paralar, yeni gelen yatırımcılardan toplanan fonlarla karşılanıyordu ve bir noktada yeni yatırımcı bulunamadığında sistem kaçınılmaz olarak çöktü.
Boston Post gazetesinin de durumu ortaya çıkarmasıyla birlikte Ponzi’nin dolandırıcılığı ifşa oldu ve binlerce insan büyük kayıplar yaşadı.
Charles Ponzi’nin bu serüveni ise hapisle sonuçlandı.
Onun yarattığı Ponzi şeması adı verilen bu yöntem, özellikle finansal bilgisi zayıf kişileri hedef alarak kısa sürede zengin olma hayali satmaya devam ediyor.
Ponzi’nin hikâyesi, hızlı kazanç vaat eden sistemlerin ne kadar tehlikeli olduğunu bize bir kez daha hatırlatır nitelikte.
Yorumlar (0)