Sağlık sektörü, gelişen teknolojiyle birlikte bundan 10 yıl öncesine bile göre çok daha ileri bir noktaya taşındı. Fakat bilim insanları, teknolojinin katlanarak artmaya devam eden gelişim hızına rağmen insan doğasının gerçekliğine bir çare bulmayı henüz başaramadı: Yaşlanmak.
İnsanların saçlarının beyazlanmasına, sahip olduğu gücü ve kuvveti kaybetmesine neden olan yaşlanmak en sonunda maalesef kişinin ölümüyle sonuçlanıyor. Bilim insanları, birçok insanı zayıf kılan ve ölümüne neden olan yaşlanmaya henüz bir çare bulamamış olsalar da bu konuda pek çok önemli çalışmaya imza atıldı. Bizler de yaşlanmayı ortadan kaldırmaya yavaş yavaş yaklaşmamızı sağlayan bu bilimsel çalışmalardan 9 tanesini sizler için listeledik.
Kaliforniya’daki Salk Biyolojik Araştırmalar Enstitüsü, 2016 yılında fazlasıyla önemli bir başarıya imza attı. Bilim insanları, yaşlanmakta olan farelerin hücrelerini uyarılmış pluripotent kök hücreler kullanarak yeniden programladı. Yetişkin hücrelerden üretilen kök hücreler, deri hücrelerinin embriyonik duruma yeniden dönmelerini sağladı. Araştırmanın sonucu, hücreleri yeniden programlanan farelerin kontrol grubundakilere oranla %30 daha fazla yaşadığını ortaya koydu.
Kaliforniya Üniversitesi ve Kaliforniya Teknoloji Enstitüsü’nden bilim insanları, hücrelerdeki mitokondriyi onarmak için bir yöntem geliştirdi. Mitokondrideki mutant mtDNA oluşumunun hücrelerin yaşlanmasına ve ölmesine neden olduğunu belirten bilim insanları, hücrelerin kendi kendini yeme özelliklerini mtDNA’ların hedef alınması için kullanmayı başardı.
2017 yılında Exeter ve Brighton Üniversiteleri tarafından yayınlanan bir araştırma, tersine yaşlanma teknolojisi için büyük bir adım atılmasını sağladı. Daha önce hücrelerdeki uçbirleştirmenin hücre yaşlandıkça inaktif olduğunu belirten bir araştırmayı temel alan bu çalışma, ters analogların yardımıyla yaşlı hücrelerde uçbirleştirmenin yeniden etkinleştirilebileceğini gösterdi. Yani yaşlı hücreler de genç hücreler gibi bölünmeye devam edebilecekti.
Kasım 2020’de Wisconsin-Madison Üniversitesi’nden bilim insanlarının yürüttüğü araştırmada biyolojik yaşlanmada temel rol oynayan gizemli bir gen keşfedilmişti. Bilim insanlarının takdir toplayan başarısı, biyolojik yaşlanmayı önemli ölçüde yavaşlatıp tersine çevirmemizi sağlayacak bir yöntemi sunuyordu.
2018’de Nature Medicine’de yayınlanan bir araştırma, mevcut ilaçların insan hayatını uzatmaya ve yaşla ilgili sağlık sorunlarını geciktirmeyi sağlayabileceğini öne sürdü. Fareler üzerinde yapılan araştırmada farelere dasatinib ve quercetin tedavileri uygulandı. Elde edilen sonuçlarda tedavi gören farelerin diğer farelere göre %36 daha uzun yaşadıkları gözler önüne serildi.
Mayıs 2018’de yayınlanan bir araştırma, yaşlanmanın beraberinde getirdiği birçok etkinin hücrelerdeki kırışmadan kaynaklandığını ortaya koydu. Buna göre hücre kırıştıkça DNA, olması gerektiği gibi çalışamıyordu. Araştırmaya göre kırışmış hücreler, lamin ismi verilen hücreleri yumuşatacak bir proteinle yumuşatılabilirdi. Böylece hücreler, yeniden genç hücreler gibi görev yapacaklardı.
Ocak 2018’de Cell Reports’ta yayınlanan bu araştırmaya göre genç insanların kanları, yaşlanmaya karşı bir silah olarak kullanılabilirdi. Bilim insanları, çalışmalarında genç farelerin kanlarını yaşlı farelere verdi ve sonuç olarak yaşlı farenin beyninde nöron ve kök hücre üretimi uyarıldı. Çalışmadan elde edilen sonuçların ardından klinik denemeler de başlatıldı.
2015 yılının ekim ayında Cell Metabolism dergisinde yayınlanan ve 10 yıl süren araştırmaya göre bilim insanları, yaşamı uzatabilecek genleri tanımlamayı ve ortadan kaldırmayı başardılar. Bilim insanları, 238 gen tespit etti ve bu genlerin ortadan kaldırılması sonucunda hayatın %60 oranında uzayabileceğini ortaya koydu.
Günümüzde kötü bir üne sahip olan kenevir, 2018’in mayıs ayında yayınlanan araştırmaya göre beyin fonksiyonlarını geliştirmek için kullanılabilir. Yaşları 12-18 ay arasında olan ve dört hafta boyunca farelerde yapılan deneyler, farelerin beyinlerinin biyolojik durumlarının tetrahidrokannabinol (THC) sayesinde geri çevrilebileceğini ortaya koydu.
Yorumlar (0)