Yüzölçümünü teorik olarak hepimizin müstakil, bahçeli bir evde yaşamasına yetiyor ancak yine de apartmanlarda yaşıyoruz çünkü bu, arazi genişliğiyle açıklanamayacak kadar karmaşık.
Hazırsanız, müstakil evlerde yaşayabilecekken apartmanlarda yaşamamızın nedenlerine bir göz atalım.
Arazi fiyatlarını, inşaat masraflarını ve bakım giderlerini düşündüğümüzde müstakil evlerde yaşamak o kadar da ekonomik değil. Apartmanlarda, çıkabilecek tüm bu maliyetleri paylaşıyoruz, bireysel sorumlulukları azaltıyoruz.
Şehirlerin cazip iş imkânları, eğitim kurumları ve sosyal olanakları; kırsal yerlerden göç için çekici bir faktör. Her ne kadar yüzölçümü müstakil evlerde yaşamaya yetecek kadar olsa da nüfus yoğunluğunun fazlalığı ve herkesin böyle evlerde yaşaması, şehirdeki diğer alanları epey daraltır.
Bu yüzden apartmanların dikey büyümeyi teşvik eden yapısı, daha fazla insanı daha küçük bir alanda barındırmak için uygun.
Ulaşım, elektrik, su, kanalizasyon gibi altyapı sistemleri; yüksek nüfus yoğunluğuna uygun bir şekilde tasarlanıyor. Müstakil evlerde, söz konusu sistemler için ek maliyetler gerekiyor. Apartmanlar, tüm bu altyapının daha verimli kullanılmasını sağlıyor.
Müstakil evler, daha geniş alanlar kapladığı için doğal çevre üzerinde daha büyük bir etkiye sahip. Apartmanlar ise arazi kullanımını optimize ederek doğal alanların korunmasını sağlıyor.
Üstelik apartmanların enerji verimliliği daha yüksek; ortak duvarlar ve merkezi ısıtma sistemleri, enerji tüketimini azaltıyor.
Günümüzde komşuluk eskisi kadar yaygın olmasa da hâlâ bazı bölgelerde bunu sürdüren pek çok insan var. Yüzyıllardır topluluklar hâlinde, dayanışma içinde yaşayan bir tür olduğumuzdan çevremizde başka insanların varlığının olması ve yardımlaşabilmek, psikolojimize iyi geliyor.
İşte tüm bu ekonomik, sosyal, çevresel ve psikolojik faktörler birleştiğinde apartmanlarda yaşamamız kaçınılmaz oluyor.
Yorumlar (0)